50 İLK ÖPÜCÜK filmine doğrusu başka başlık bulamadım.
Eskiden böyle yavan filmler çok çekilmişti, çok da seyretmiştik. Bu yüzden filmde canım sıkıldı.
Otomobil kazasında hafızasını kaybeden genç, güzel bir kız, buna áşık olan bir veteriner.
Sevgilisinin her gün kendini kıza hatırlatması gerekiyor, bunun için de aşk yapmaları gerekiyor.
İyimser açıdan bakarsanız, insanların her şeye rağmen duydukları aşkın yüceliğine hayran kalabilirsiniz.
Film toplumsal bir terapi sayılabilir.
Aslında áşık olmak için, öylesine bir ruh hali oluşur ki, bu filmde olduğu gibi birbirlerini severler.
Her şey Drew Barrymore’u görebilmek için seyre değer diyenlere de hak verebilirim. Tabii filmdeki sevimli yaratık morsun performansı da izlenmeye değer.
Komedilerin kimisi, insana huzur verir. Güzel bir doğa içinde, hepsi de sevimli insanların arasında aslında hüzünlü bir aşk hikáyesi...
Hiç kuşkusuz, insanların dünyası iyi verilmiş, arkadaşlıklar, dostluklar, dayanışmalar...
Bireyciliğin, sevginin gücünü göstermek isteyen bir mesajı da var.
Şimdi aşkınızı pekiştirmek istiyorsanız, ya da hafif komedi öğeleri ile bezeli bir filmle rahatlamak istiyorsanız, seyredin 50 İlk Öpücük’ü.
Hoşça vakit geçirmek istiyorsanız ve o da bana yeter diyorsanız. Seyredin.