DOST musun, Düşman mı? (Tais - Toi) iki ünlü, iyi aktörün düettosu olarak özetlenebilir.
Quentin (Gerard Depardieu) zeka özürlü ve araba hırsızı, Ruby (Jean Reno) soğukkanlı bir katil. İkisi bir hapishanede, sonra da bir akıl hastanesinde buluşuyorlar.
Quentin geveze, çenesini tutamıyor, ölesiye yalnız, arkadaşsız bu yeryüzünde tutunacak dalı olmayanlardan. Ruby konuşmayı sevmeyen, sevgilisini öldüren adamdan -ki onun sevgilisiydi- intikamını alacağı günü bekliyor. İnsanın arkadaşı budala olunca başına olmadık işler gelir, beladan kurtulamaz.
Ne var ki safyürek Quentin’in kaba gücü, arabaları çalmadaki mahareti, iki hapishane ve tımarhane kaçkınının dost olmalarını zorunlu kılıyor. Ruby istemese de birlikte kaçıyor, birlikte yaralanıyor, birlikte yakalanıyorlar.
Tabii ikisinin de hapishaneden kaçış planı farklı ama salak Quentin, her şeyi berbat ediyor, akla gelmedik bir araçla, vinçle kaçıyorlar.
Doğrusunu söylemek gerekirse böyle bir filmi ancak Avrupa sineması yapabilirdi.
İnce alaylarla örülü, bir kara mizah olarak da nitelenebilir.
Çünkü üst üste araba çalıyor Quentin, BMW, Mercedes, Opel.
Hep Alman arabası çalıyoruz ama kalite düşüyor diye de bir şikáyette bulunuyor.
Ona da dikkat etmeli mi? Mafyanın arabaları BMW ve Mercedes, polisin ise Peugeot.
Belki de klasik sayılacak bir konuyu işlerken temposu düşmeyen, zaman zaman sonucunu kestirebildiğiniz ama gene de sürpriz dozunu da unutmayan bir film.
Doğrusu ben sürekli güldüm, her sahnesi durum komedilerinden bir kare sanki.
Depardieu’nün Cyrano rolünü anımsadığımda şöyle düşündüm. İnsan bir kere Cyrano’yu oynadı mı bir daha çenesini tutamaz. Ama sonuç belirsiz, bir ikinci film ister gibi geldi, karar sizin.