Bir resmin gizli öyküsü

İNCİ KÜPELİ KIZ (Girl with a Pearl Earring), bir resmin, bir ressamın, bir tutkunun ince öyküsü.

Tablolarında ressamın duygu dünyası, çoğunlukla kendi sırrı olarak kalır.

43 yaşında ölen Hollandalı ressam Johannes Vermeer’in 1665 yılında yaptığı İnci Küpeli Kız tablosu, çok okunan bir romandan sinemaya aktarılmış, dikkati iyi sinema seyircisinin olağanüstü tatlar bulacağı bir filme ilham kaynağı olmuş.

Vermeer’in İnci Küpeli kız tablosunun modeli, yalın, saf güzelliğiyle insanın duygu ve yaratıcılık dünyasını altüst eden bir hizmetçi kız.

Yönetmeninden dekoratörüne kadar en ince ayrıntısına kadar fazlasıyla emek verilen filmin tipleri, insan karakterinin bütün zaaflarını ortaya koyan bir galeri adeta.

Vermeer zengin bir burjuva ailesinin kızıyla evli. Karısı sadece mücevherleriyle meşgul. Hayat onun için altın ve kıymetli taşlardan ibaret. Annesi, duygulardan çok, evin düzeni bozulmasın, gereken para kazanılsın düşüncesinde. Tam bir burjuva anlayışının temsilcisi ve çok iyi oynuyor.

Ressam, rutin bir hayatın içinde yaratmanın dünyasına ulaştığı an huzur buluyor.

Aşk mı, tutku mu, geçici bir heves mi? Bana kalırsa bunun analizini yapmadığı için de mutsuzluğa mahkum.

İnci Küpeli Kız...

Küçük hizmetçi, çok konuşmayan, sadece bakışlarıyla her şeyi anlatmaya mecbur, çok güzel, kutsal resimlerdekine benzer bir çehre ve etkileyicilik. Masumlukla baştan çıkarıcılık arasında insanı gel-gitlere sürüklüyor.

Kızın resmini yaparken, karısının çok değer verdiği inci küpeyi onun kulağına takmak ister. Ne var ki, kızın kulağı delik olmadığı gibi, karısı öğrenecek olursa buna müsaade etmeyecektir. O da bir gün küpeyi karısının kulağına takar ve kıza, o anki yansımayı gösterir.

İşte der, küpenin tene yansıyışını gör.

Karısını çıldırtan bir söz. Gerçekten de kızın kulağındaki küpenin tene yansıyışı çok güzel bir görüntüdür.

İnci Küpeli Kız, mutlaka seyredilmesi gereken bir film.
Yazarın Tüm Yazıları