Her yazara sorulan klasik bir soru vardır; ‘Yazdığınız kahraman kim, sizden izler taşıyor mu?’ diye? İçinde ufak tefek hayatından kesitlerle örtüşen bölümler varsa, yazar kendini yazmış deyip işin içinden çıkarlar.
İnsan yazdığına kenetlenirse, kitapla yaşamı arasında, daha doğrusu yaşadıkları arasında patolojik bir düğümün içinde bulur.
Gizli Pencere (Secret Window) de insanı yerine mıhlayan bir gerilimle, yazarla eseri arasındaki gerçekliği, etkiyi tartışıyor.
Mort ( Johnny Depp ) evliliğinin bitiminden ötürü, huzursuz bir dönem geçirmektedir. Üstelik aynı dönemde bir yazar için en kötü olay başına geliyor. Bir türlü yazamıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi esrarengiz Bay Shooter çıkıyor karşısına, eserini çaldığını, sonunu düzeltmesini istiyor.
Johnny Depp izleyicileri iyi bilirler ki Depp her zaman farklı rollerle bizi etkilemiştir, Mort rolüyle -acaba Fransızca ’ölüm’ anlamı düşünülmüş müdür- yine maharetlerini sergilemeyi unutmamış.
Seyirci uzun süre bu intihal olayının ekseni çevresinde, olayların akışına kendini kaptırarak seyrediyor.
Gerilim unsurları açısından türünün güzel bir örneği, zira kimden şüpheleneceğimizi dahi bilemiyoruz. Ted, Shooter, Mort?.. Gerilim yaratan önemli unsurlardan birisi de film müzikleri ki Philip Glass ve Geof Zanelli gerçekten müziğin gerilim sahnelerindeki vazgeçilmezliğini başarıyla sergilemiş.
Kişilik değişimlerinin, nefis bir şekilde anlatıldığı Gizli Pencere, gerçekten daha önce de belirttiğim gibi türünün seyredilmesi gereken bir örneği.