Paylaş
Hoş böyle günleri hepimiz unutur hale geldik. Ben bile eş dost sayesinde hatırladım Gazeteciler Günü’nü.
Ve Anadolu Ajansı’nın sosyal medya hesabında bir fotoğraf karesi gördüm.
Size de göstermek istedim.
Fotoğraftaki ‘ben’i bulabilecek misiniz bakalım...
Sene sanırım 2010.
Vay be, 13 sene önce.
Kanal D Haber muhabiriyim o zamanlar.
U2 grubu da Atatürk Olimpiyat Stadı’nda konser vermek için İstanbul’a gelmiş.
Ünlü müzisyen Bono ve arkadaşları o zamanki adıyla Boğaz Köprüsü’nden yürüyerek geçecekler.
Biz habercileri o yürüyüşü takip etmemiz için böyle bir kamyonetin arkasına doluşturmuşlardı.
Anadolu Ajansı’nın paylaştığı bu fotoğraf çok eskilere, o günlere, hatta o konsere götürdü beni.
Ne gündü, ne konserdi,
ne maceraydı...
350 bin liranın altında yatanlar
Defne Samyeli, sahne ücretini 350 bin liraya yükseltmiş.
Bu haber çok kişinin canını sıkacak.
Vallahi ne sanatçılar var bu fiyatı istemiyorlar henüz.
Defne’nin bu kararının ardında şunlar olabilir:
∆ “Şarkılarım pek tutmuyor, sahnelere yöneleyim.”
∆ “Kısa zamanda çok para kazanma politikasına geçeyim, yarın ne olur bilemem.”
∆ “Müşteri sesime gelmese de beni görmeye gelir. Güzel kadınım sonuçta.”
∆ “E benim magazin değerim var. Mekânlar beni sahneye çıkarmayacak da kimi çıkaracak Allah aşkına!”
Hasede karşı nasıl durulur?
Bana göre bir yere nasıl geldiğinden ziyade orada durman, işini hakkıyla yapman önemli. Eğer hakkını verirsen, kimse ağzını açıp tek bir laf edemez sana.
Bu her meslek için geçerli.
Mesela zamanında Miss Turkey’de üçüncü olan Hazal Subaşı çok doğru bir tespit yapmış.
“Güzellik yarışmasından çıkınca meslekte önyargı oluyor. Bu bende baskı yarattı, daha çok çalışmam gerektiğini düşündüm” demiş.
Böyle bir durumun önyargı yaratmaması mümkün değil ki.
Neredeyse tüm mesleklerde erkek egemenliği var.
Önce onlar beğenmezler.
“Bu ne ya, yarışmadan gelmiş mesleğimizi yapmaya çalışıyor” derler.
Kadınlar mesela... En acımasızca onlar davranır.
“Hiç güzel değil, torpilli de kesin. Biri sayesinde buralarda. 3-5 güne patlar balonu” falan derler.
Yani evet, böyle bir ortamda çok çalışmak yetmez, daha çok çalışmak şart. Hatta bence okullarda “Hasede karşı nasıl durulur” dersi verilmeli.
O dersten başarılı olamayanlar bir süre ön cepheye atmamalı kendini.
Aksi psikolojilerini bozar çünkü.
Başarılı olan bırakmaz
Ferdi Tayfur’un kızı Tuğçe Tayfur sahneleri bırakmış.
Ferdi Tayfur benim için zirve isimlerden biridir.
Zor öyle bir ismin kızı olmak.
Hele ki onunla aynı mesleği yapmak daha da zor.
Bir de o meslekte yeterlilik seviyesine çıkamamak... Aman Allah’ım!
Çıkamadı o seviyeye, yerinde sekti bence Tuğçe Tayfur.
O yüzden de bıraktı.
Demiş ki;
∆ “Bir sabah ezan okunurken karar aldım.”
∆ “İçim artık çok rahat, huzurluyum.”
∆ “Sahneye şampanya gönderilmesi beni rahatsız ediyor.”
∆ “Maneviyatım ağır basıyor.”
∆ “Sahneye çıkmak falan bana uymuyor.”
Ya eyvallah ama bunlar boş laf yahu...
Bakın başarılı olan bırakmaz. Kendine güvenen terk etmez işini. Hele ki böyle bahanelere hiç sığınmaz.
Şampanya gönderilmesi rahatsız ediyorsa bunu usulünce belli edersin, bir orta yolunu bulursun.
Maneviyatın ağır basıyorsa, ona göre yerlerde sahneye çıkarsın.
Harbiye Açıkhava hedefi falan koyarsın mesela kendine. Orada sana şampanya da gönderilmez, maneviyatını rahatsız edecek hareketler de yapılmaz.
Yani bırakmak çok kolaydır.
Kaçmaktır bırakmak.
Kalmak ise kendine güvenenin yapacağı bir şeydir.
Zordur kalmak...
Paylaş