Kapadokya... Farklı bir diyar!

Mesela Uçhisar’da bulunan Argos in Cappadocia Hotel. Onlar kendilerini içinden köy geçen otel olarak tanımlıyor.

Öyle boş bir tanım değil bu. Haklılar. Otelin bulunduğu köye girince kendinizi bir rüya kasabasında buluyorsunuz.

Otelin manzarası uçsuz bucaksız bir vadi... Uçhisar’ı tepeden izleyip, Erciyes Dağı’nın büyülü görüntüsüne karşı oturuyorsunuz.

Odaların hepsi farklı.

Yani bir daha gelirseniz başka tip bir odada kalacağınız garanti.

Bu da her seferinde farklı bir deneyim anlamına geliyor.

Odada vakit mi geçirsem yoksa otelin vadisinde, uçsuz bucaksız bahçelerinde tur mu atsam... Bir saniye yahu Kapadokya’dayız, şehri mi gezsem...

Bu tatlı telaşları yaşama merkezi bana göre Argos...

İliklerinize kadar Anadolu

Çok restorana gidilir, çok farklı yemekler yenilir. Eh dersin iyiydi, lezzetliydi her şey.

Ama bu deneyimim başkaydı... O yüzden Nahita adlı restorana bir başlık açmak gerekiyor.

Nahita, Argos in Cappadocia’nın yeni restoranı.

Argos ekibi Nahita’yı açmış ve restoranın danışmanlığını şef Ömür Akkor’a emanet etmiş. Tepeden tırnağa çok iyi seçimlerin yapıldığı bir restoran olmuş. Tam tanımıyla Anadolu restoranı.

Beni çocukluğuma, Mersin’in Silifke ilçesindeki dede köyüne götürdü. Anneannem o dönemde ‘sac’ın üzerinde lavaş yapardı.

O lavaş dünyanın en lezzetli lavaşı olurdu.

Nahita’da başlangıçta gelen tereyağı, tulum peyniri ve lavaş bende o duyguları uyandırdı.

Zaten onların amaçları da bu. Her yemekte bir hikâye yakalamanızı, sizi eskilere götürmesini istiyorlar.

Menüdeki yemekler Anadolu’da yapılan ilk yemeklerden seçilmiş.

Öyle abartılı bir şekilde günümüze de uyarlanmamış.

Ekip kuş uçuşu 60 kilometrelik bir alan belirlemiş. Tüm malzemeler o mesafe içinden temin ediliyor.

E hem bölge ekonomisine katkıda bulunuyorlar hem de tüm ürünlerin taze olmasını sağlıyorlar. Kapadokya eğer bir gastronomi merkezi olacaksa bunun bayrak taşıyıcısı Nahita olacaktır...

Dünyanın en romantik oteli

Ürgüp deyince akla ilk gelen oteldir Sacred House. Otelin arkasında turizmin öncü firması Dorak Holding var.

Mimar Turan Gülcüoğlu 250 yıllık bir Rum Konağını ilmek ilmek işlemiş ve ortaya Kapadokya’nın en özgün otelini çıkarmış.

Otelin 3 bölümü var. Alt kat cehennem, lobinin bulunduğu yer araf, üst kat yani restoranın ve barın olduğu kısım cennet. Laf olsun diye verilmemiş isimler. Her alanda konsepte uygun tasarımlar var.

Antika eşyalar, rönesans dönemini andıran heykeller, ünlü ressamların eserleri...

Oteldeki her odanın da farklı ismi var. Opium, The King’s Ego, Shaman...

İsimleri gibi odalarda gizemli.

Mesela bir tanesinde banyoya giriş dev bir kayanın açılmasıyla oluyor.

Ruhu olan bir yer Sacred House... Misafirleri de bu ruhtan anlayanlar. Çünkü gel, kal ve git tarzında bir yer değil orası.

Aslında Türkiye adına güzel işler de olmasını sağlıyor Sacred...

Çok önemli bir ödülün sahibi oldular. ‘Conde Nast johansens’ tarafından dünyanın en romantik oteli seçildiler. Bana göre romantiklik az bile kalıyor. Daha toplayacakları çok ödül var.