Paylaş
Bir kesim var ki, kimsenin mutluluğunu istemiyor.
O kesim ki, biri iyi bir iş yapınca, hele mutlu bir ilişkiye başlayınca ‘keşke benim olsa’ edasıyla dişlerini sıkıyor.
Üstelik bunu çoğunlukla arkadaşlar birbirine yapıyor.
Bıraksanıza uzayan kol bizden olsun.
İnsanların mutluluğuyla mutlu olmayı denesenize.
Hadise’den ne istersiniz anlamadım.
Kadın işinde gücünde, e gözüktüğü kadarıyla mutlu da bir ilişkisi var.
Nereden buldunuz Beyonce’yi de, Hadise’ye onun taklidi dediniz.
Tabii ki Hadise bir Beyonce değil. Bunu o da iddia etmiyordur zaten.
Ama birini karalamak için böyle sataşmalara gerek yok.
Bunu söyleyen insanlar sektörün pek sevilen isimleri de değil üstelik...
‘Görevimi Hadise’ye devrettim sevgilisi meşhur oldu.’
Bunu okuyan ne anlıyor?
“Hadise’nin sevgilisiyle geçmişte bir ilişki yaşadım...”
Ama bu cümleyi ortaya atan eski şarkıcı hanımefendi sonra çıkıp “Daha önce Kaan Yıldırım’ı hiç görmedim” diyor.
Rahatlığa bakın.
Bu kadar kolay yani.
Belli ki gündeme gelmek için yapmış ve kısmen de başarılı olmuş.
Yersiz eleştiri...
Hakaret...
Çamur at izi kalsıncılık...
Bunlar kolay şeyler...
Belli bir zaman sonra da ‘sakil’ duran hareketler...
Neler Oluyor Hayatta
Kanal D’de hafta içi her sabah yayınlanan “Neler Oluyor Hayatta” son zamanlarda yapılan en dikkat çekici işlerden biri.
Sabah programlarında kalite bir noktadan sonra kaçıyor, diye düşünenlere yanıldıklarını gösterdi Nur Tuğba Namlı ve Hakan Ural. Çünkü, stüdyoda gürültü yok, sabah sabah kimsenin kafasını şişirmiyorlar.
Kimseye hakaret etmiyorlar. Gündem olmak için çırpınanları ekrana taşıyıp prim yaptırmıyorlar. Ses tonumu yükselteyim yoksa reyting canavarı bizi yutacak kaygıları yok. Kahvaltı masasında sohbet dinliyormuş havası yaşatıyorlar izleyiciye...
Rakipleri her gün ekrandan diğer programları küçümsüyor, onlar hiç girmiyor böyle işlere...
Magazinle yaşam haberlerini harmanlamak kolay iş değil bunu çok iyi yapıyorlar. E tabii arkada koca bir reji ekibi var, onlar da alkışı hak ediyorlar...
Kuzguncuk sakini ne istiyor
Kuzguncuk, İstanbul’un değeridir. Kuzguncuk, şehrin nefes alma yerlerinden biridir. Hele o İcadiye mahallesi yok mu...
Sokaklarda özçekim üstüne özçekim yap o derece sanatsal.
Semt, doğal bir film platosu. Evlenenlerin düğün albümlerinde mutlaka yer verdikleri bir yer...
Ara sokaklarından ana caddesine İstanbul’umuzun gözbebeği Kuzguncuk.
Ama duydum ki, son yıllarda Kuzguncuklular çok rahatsızmış.
Bu rahatsızlık şimdilerde iyice had safhaya çıkmış.
Peki ne istiyor ‘bazı’ Kuzguncuklular?
Semtlerine gösterilen ilgiden rahatsızlar, sessizlik istiyorlar...
◊ Her sabah kendilerinin de oturdukları kafelerin kalabalığından, yola atılan masalardan rahatsızlar, kaldırılsın istiyorlar...
◊ Her gün alışveriş yaptıkları organik pazarlar canlarını çok sıkıyor, gitsin istiyorlar...
◊ Girişimcilerin açtıkları dükkanlardan nefret ediyorlar, “hemen kapatılmalı” diyorlar...
Bunların adına da ‘kent suçları’ demişler.
Hem esnaf hem de Kuzguncuk’a giden bizler kent suçlusu oluyoruz.
Şimdi bir dakika sayın Kuzguncuk sakinleri!
◊ Semtinize gelenleri gözaltına alma yetkiniz de olsun!
◊ Marketler, kafeler iş yaparsa hemen ceza kesin, mühürleyin dükkanları!
◊ Genç girişimciler semtinizde ofis mi açtılar, ‘yasak kardeşim’ diyerek kapatın hemen!
Böyle güzel bir semtte yaşamanın bazı sorunları elbet olacaktır.
Bırakınız gelsin insanlar.
O yeşillik içindeki mahallenizde biraz nefes alsınlar.
Deniz kenarında yürüyüş yapıp sokaklardaki kafelerde otursunlar.
Trafik mi oluyor?
Bu trafik denen bela her yerde var, çözümü de yok.
Bazı dükkanlar kaldırım alanınızı işgal mi ediyor?
O konuda sonuna kadar haklısınız.
Arayın belediyenizi, ekipler gelip orayı düzene sokacaktır.
Bana da kızmayın, çünkü Kuzguncuk’a en büyük zararı yine Kuzguncuklular veriyor unutmayın!
Evet, siz kimseyi yanlış anlamıyorsunuz!
Fazladan bir çaba sarf etmeden kendinden konuşturmanın mümkün olduğunu son olarak Burçin Terzioğlu gösterdi bizlere.
Ünlü oyuncu konuk olduğu dizide rol gereği bir erkeğin sözlü tacizine maruz kaldı. Tacize karşı susmayan Terzioğlu, kadınların yaşadıklarını, ses tonu ve mimikleriyle çok güzel anlattı. Üstelik 2 dakikada yaptı bunu. Yüreklerimize dokundu.
‘Ama sen beni yanlış anladın’ cümlesinin arkasına saklanıp her şeyden sıyrılmaya çalışan tipler var ya hani. Onlara tokat gibi bir cevap verdi. Evet siz kimseyi yanlış anlamıyorsunuz ama “beni yanlış anladın” diyerek yaptığı tacizi, verdiği rahatsızlığı, yaşattığı şiddeti unutturacağını sanan zihniyetlerle aynı dünyada yaşıyorsunuz.
Paylaş