Paylaş
Bir yasa teklifi hazırlanıyormuş. O teklifte başıboş sokak hayvanlarını uyutmak var.
Birçok kişinin mağdur olduğu bir durum bu, evet hak veriyorum.
Başıboş köpekler için bir çözüm yolu bulunmalı, evet katılıyorum.
Ama bu çözüm onları uyutmak olmamalı.
Belki barınaklar yaparız, daha güzel, daha büyük, daha rahat edecekleri barınaklar, yaşam alanları...
Ya da bir kısırlaştırma seferberliğine girişiriz belki.
Olmaz mı?
Hadi gelin o ortak nokta neyse hep birlikte bulalım...
Ne güzel söyledi Sezen
Sezen Aksu da bir açıklama yaptı hayvanların uyutulması konusuyla ilgili.
1911 yılında başıboş köpeklerin sürüldüğü Sivriada’dan, İstanbulluların bildiği adıyla ‘Hayırsızada’dan bahsedip, “Hayırsızlığın başı ademoğlunca tutulmuş, adanın günahı yok. Bir asırdan fazla zamanın affına sığınacak yüzümüz de. Neden benim sevgili ülkemde çare ararken akla ilk yok etmek gelir” dedi.
İşi özetledi aslında son cümlesiyle...
“Çare arayalım, yok etmeyi aklımıza getirmeyelim” dedi.
Doğru da dedi.
Bu iş tepki çeker, canları sıkar. Gelin vazgeçin, lütfen.
Haydi hiç değilse Sezen Aksu’nun satırlarına kulak verin.
Çünkü ben eminim bu yasa çıkarsa kraldan çok kralcılar ortalıkta terör estirecek.
Ortalıkta yasa yokken o hayvanlara işkence edenler bu sefer işi bir adım daha ileriye taşıyacak.
Aramızda masum bir kediyi tekmeleyerek öldürenler, barınaklardaki hayvanları sopayla dövenler varken biz bu yasa işini beceremeyiz.
Kaliteli dedikodu var mıdır?
Tarihçi Emrah Safa Gürkan modaya uymaya karar verip alanı dışında bir açıklama patlatmış...
Demiş ki, “Dedikodu yapmayan insan durgun beyindir. Zekiler dedikodu yapar.”
Hocam...
İşi çözmüşsünüz, bravo...
Yani dedikodu yapmak birini rahatlatabilir mi, evet.
Ama zeki insan işi midir?
Sanmam yahu.
Dedikodu her ağzı olanın yapabileceği bir şey bence.
Ha burada şu tartışmaya açılabilir:
Dedikodunun kalitelisi var mıdır?
Varsa bunu kimler yapabilir?
Bir dedikodunun kaliteli olması için hangi şartların yerine getirilmesi gerekir?
Önce bunlara karar verelim, sonra zeki insan dedikodusuyla zeki olmayan insan dedikodusunu ayırırız.
Ben tükendim ben
Müjde Uzman sosyal medyasından uzun uzun açıklamalar yapıp, uzun uzun videolar çekip bir şeyler anlatmış.
Sonra kız hakkında “Tükenmişlik sendromuna yakalandığını açıkladı” demişler...
“Öyle bir şey söylemedim” diye de son açıklama yapmış Müjde. Evet, söylememiş haklı ama ben o açıklamaları görünce tükendim.
Okuyamadım zaten, videosunu da izlemedim.
Bence haberi yapanlar da tamamını ne dinledi ne de okudu.
“Bu videoyu çeken, bu kadar uzun açıklamalar yapan biri olsa olsa tükenmişlik sendromuna yakalanmıştır” diye düşündüler belli.
Cannes eleştirileri
Cannes Film Festivali’ne giden Türk oyuncuları eleştirenler var.
Eleştirileri kısmen haklı buluyorum.
Bazı markaların şovu olmuş aslında Cannes Film Festivali...
Bir içecek markası mesela...
Alıyor buradan, götürüyor bir oyuncuyu ve standına koyup stant kızı yapıyor.
Daha çok örnek veririm böyle.
Keşke filmle gidilse, evet keşke ödüller alınsa...
Ama yok işte.
Ben 2 senedir Venedik Film Festivali’ne Lexus markasıyla katılıyorum.
Lexus başlattı bu işi Türkiye’de bana göre.
Anlaşmalı oldukları ünlülerle her sene Venedik’e damga vuruyorlar.
O yüzden ister istemez kıyaslama gereği duydum Cannes ile Venedik’i.
Bu saçmalığa son verin
Cezaevinden sağlık sorunları nedeniyle tahliye olan Nihal Candan için deniyor ki, “Sağlığını toparlasa tekrar hapse girmesinin önünde bir engel yok.”
Bu konuyu öyle konuşup üzerini örtmeyelim lütfen.
Bu çok saçma değil mi!
Kız toparlamaz ki sağlığını.
“Yeter ki girmeyeyim tekrar” der ve kilo almaz...
Bu bilinmezliğe, bu soru işaretlerine bir son verip net bir karar vermek lazım.
Bakın bu sadece Nihal, Bahar Candan olayı değil.
Tekrar tekrar söylemek istiyorum!
Birçok kişi örnek alacak onları, maalesef birçok kişi sağlığından olacak.
O yüzden bu bilinmezlikleri biri sonlandırsın lütfen.
Paylaş