Paylaş
Nişantaşı’ndayken sık sık giderdim...
Müdavimleri vardı oranın, güler yüzlü müşterileri...
Kapandı Nişantaşı’ndaki Frankie... Şimdi Galataport’ta yeniden açıldı.
Geçen gün ziyaret ettim yeni yerlerini.
Ve dedim ki, “Ben neden bugüne kadar buraya gelmedim?”
Sonra yanıtlarını da verdim kendi kendime...
Belki Galataport’un zor konumu.
Ulaşılsa bile çıkılması zor hali.
Ve Galataport’un ilginç müşteri kitlesi...
Hepsi bir olup engel olmuş bana diye düşündüm.
Ama yok...
Frankie öyle güzel bir müşteri kitlesine, nefis bir terasa, alakada zirve yapan personele ve lezzetli bir mutfağa sahip ki.
Anlatmak zor...
Yaşamak gerekiyor...
Hele ki yaz günlerinde bence İstanbul’un sayılı yerlerinden biri olacak.
Bir mekânı başka yere taşımak, taşıyıp aynı kaliteyi korumak hatta üzerine koymak kolay bir iş değil.
O yüzden Frankie’nin sahibi Kaya Demirer’i de ayrıca tebrik etmek gerekiyor.
Mutlaka uğrayın ve bir yaz akşamınızı orada geçirin.
Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Timsahla evlenmek
Ağaçla evleneni, kendiyle nikâh yapanı hatta kendi maketiyle evlenenleri falan gördük. Bir keresinde yastıkla evlenen bir adamın haberini bile okudum.
Şimdi de Meksika’da bir belediye başkanının timsahla evlendiğini öğrendim.
Ciddi ciddi evlenmişler yahu.
Gelinlik falan giydirmişler timsaha.
Hatta öncesinde şehir sakinleriyle dans ettirmişler timsahı.
Ya hahahaah.
Günümüze öyle güzel uyarlarım ki ben bu ‘geyik muhabbetini’ ama neyse.
Derim ki, mesela, bazı insanlar zaten timsahlarla evleniyor...
Timsah gözyaşıyla dolu insanlar etrafta cirit atıyor...
Yanında dolaştırdığın insan gün geliyor timsah çıkıveriyor...
Çat diye ısırıveriyor seni farkına varmıyorsun...
Ohoo böyle uzar gider bu liste...
Bence bu belediye başkanı abimiz çok darbe almış hayattan. Sıkılmış artık.
Bıkmış, kim bilir kaç kere ısırılmış...
Canına tak etmiş ve ‘bari demiş timsaha vereyim sevgimi, aşkımı.’
Isıracaksa o ısırsın.
Hatta şunu da biliyordur, ‘zaten bir gün beni ısıracak, hiç değilse beklediğim birinden gelsin ısırık.’
Bana bunlarla gelin
Sosyetik bir çift varmış....
İş insanı Baran Aras ile eşi Elif İnci Aras...
Bu çift tam boşanacakken vazgeçmişler... Günaydın’da Bülent Cankurt’un köşesinde okudum haberi.
Ama iddia o ki bir evlilik sözleşmesi sayesinde ikna olmuş Elif Hanım.
O anlaşmaya göre ‘beyefendi eşini aldatırsa tüm mal varlığını kaybedecekmiş.’
Atmış bunun altına imzasını.
Demek ki bir aldatma mevzu yaşanmış.Ben daha önce pahalı çanta, otomobil alıp barışanı, ikna edeni gördüm de hayatını silme pahasına barışanı ilk kez görüyorum.
Ama sevdim bu işi...
Güzel fikir.
Aldatan adam yine de aldatır cümlesi pek işe yaramaz burada.
Bir adam mal varlığını siliyorsa tek bir kalemde deli gibi pişmandır yaptıklarından.
Daha da tövbe etmiştir böyle işlere çok eminim.
Ayrıca aldatmayın kardeşim, kıymet bilin, girmeyin böyle işlere.
Vallahi felsefe basit aslında:
Aman ağzımızın tadı bozulmasın Ali Rıza Bey.
Bu kadar yahu.
Paylaş