Büyük manipülatörmüş Kadir

Her fırsatta eşi Neslihan Atagül’e aşkını bağıran, ekranda Sezen Cumhur Önal edasıyla aşk cümleleri kuran, aforizmalar patlatan, ahkam kesen Kadir Doğulu, Alaçatı’da iki kadınla yakınlaşmış. ‘Mış’ demeye gerek yok, herkes görmüş, çekenler de çekmiş zaten görüntüleri.
Arkadaşlarımdan arka arkaya mesajlar aldım.
Hepsine verdiğim cevap aynıydı:
“Hiç şaşırmadım, belliydi.”
Aslında Kadir çok basit bir rolü oynuyordu. Süslü cümleler kurmak en kolayıydı.
Biliyordu ki o cümleler hem eşini hem de onu dinleyenleri kandırmanın kapısını sonuna kadar açıyordu.
Başardı da...
Bazılarının gözünde sonsuz krediye sahip oldu.
Bir anda ‘âşık erkek’ denince ilk akla gelenlerden oldu.
Örnek gösterildi...
Yahu sen bu kadar çok aşk dersen, o eksiktir sende.
Bu kadar sadakatten bahsedersen kesin bir problemin vardır.
“Asla aldatmam” diye bağırırsan kesin aldatırsın sen.
Ne eksikse sen en çok onu konuşursun çünkü.
Vallahi ‘oh olsun’ benden.
İçim nasıl rahatladı.
Çünkü nefret ediyorum böyle artistlik yapanlardan. Büyük büyük konuşanlardan.
Herkesin foyasının ortaya çıkması çok hoşuma gidiyor
Birilerinin canı yanıyor ama hayat bu...

Alaçatı’da ot festivali

Alaçatı Ot Festivali bugün başlıyor.
Çeşme Belediyesi bu sene 12’ncisini düzenlediği festival için çok sıkı bir çalışmaya girdi. Alaçatı deyince şu üç yeri bir köşeye ayıralım:
◊ The Stay Alaçatı Warehouse:
Benim gidip kafamı dinlediğim, odalarında uzunca vakit geçirebildiğim, çalışanlarıyla sıkı sohbetlere girdiğim bir otel. Gidip biraz huzur bulup geleceğim.
◊ Alavya Hotel:
Alaçatı’nın tam göbeğinde Alavya. Ama o karmaşanın içinde bir cennet orası. Odaları, bahçesi, ağaç altında yapılan sohbetleri falan sizi başka diyarlara alıp götürüyor. Mesela sabah olsun da kahvaltısına koşayım hissi yaratıyor müşterilerinde. Mutlaka oraya da uğrayacağım.
◊ The Local House:
Özel ve yeni bir otel Local House. Modacı Hakan Akkaya otelin iç tasarımını ve dizaynını yaptı. Klişeleri yıkmak için yola çıkıp bunu başaran ender yerlerden olmuş otel. Yanından çok geçtim, fotoğraflarını çok gördüm, konaklayanların övgülerine bizzat şahit oldum. Bu sefer oraya da muhakkak gideceğim.

Burçları karıştırmayın

Hiç Kadir Doğulu olayını burçlara falan çekmeyin.
Duydum çünkü, hem de en yakınımdan duydum. Kadir’in görüntülerini gösterip “Al işte Koç burcu erkeği, ne beklersin ki” dedi. Yahu ben de Koç burcuyum ama çok şükür karakterli bir burçtur bizimkisi.
Biz Koç burcu erkekleri...
∆ Ulu orta eşini aldatan...
∆ “Seviyorum, ölüyorum bitiyorum” deyip yan çizen...
∆ “Sen evde otur, ben keyfime bakayım, iki flört edip geleyim” diyen...
Tipler değiliz. Ha sadece...
∆ Sevdiğimiz kadar sevilmeyi...
∆ Verdiğimiz kadar almayı...
∆ Değer gösterdiğimiz seviyede değer görmeyi...
∆ Bir de arada “Evet, sen haklısın, tamam” denilmesini severiz, o kadar.
Haksız mıyım sevgili namıdiğer ‘Astromatik’ yani Aygül Aydın?
Nedir bu Koç burcu erkeklerinin üzerindeki önyargı?
Kadir gibi tiplerin bu algıyı körüklemesini izin vermeyeceğim...

Açıkhava’ya giden yol

Yaz geliyor.
Yaz demek, Harbiye Açıkhava konserleri de demek.
Çok şükür eğlenmeye, keyif almaya, sosyalleşmeye başlıyoruz.
Kış boyunca keyifle müzik dinlediğim, kabarık cüzdanların değil de müziğin konuştuğu Jolly Joker’lerde çok vakit geçirdim.
Bana göre ‘Açıkhava konserlerine giden yol’dur Jolly Joker’ler.
Birçok ünlü (isim yazmayacağım) o sahnelerde çıkmaya başladıktan sonra kaptı Harbiye’yi.
Çünkü gerçek kitleyi yansıtıyor Jolly Joker sahneleri.
Harbiye er meydanı ise oraya sıçramaya yardımcı olan Jolly Joker bir başka er meydanıdır.
Gecenin bir yarısı, sarhoş gelenlere şarkı söylediğin mekân değildir, senin gerçek gücünü gösterebileceğin yerdir.
JJ’ler;
∆ Ne kadar bilet satabiliyorsun?
∆ Kitlen kimdir, nedir?
∆ Hangi şehirde ne kadar dinleyicin vardır?
Hepsini açık açık gösterir...
Halkın mekânıdır aslında.
Böyle mekânlar bazı sanatçıların üzerindeki tozu temizliyor, parıl parıl parlatıp bir başka aşamaya taşıyor. Keşke çoğalsa benzer yerler... İnanın böyle böyle düzelir canlı müzikteki sıkıntılar, kaos böyle biter, kalite böyle başlar aslında.

Beğenmedim

Yeni Rakı’nın reklamını seyrettim.
Hemen söylüyorum BEĞENMEDİM!..
Bana göre o reklam...
∆ Laikliğin rakıya indirgendiği...
∆ Özgürlüğün açık açık rakıyla ilişkilendirildiği...
∆ 29 Ekim gibi çok önemli bir günün rakıyla bağdaştırıldığı bir reklam filmi olmuş.
Resmen algılarımızla oynamaya çalışmışlar.
Top çevirmişler, zorladıkça zorlamışlar ve günün sonunda bizlerle alay etmişler.
Olmamış bu sefer...
Bu sefer diyorum, çünkü eski reklamlarının sıkı takipçisiydim.
Böylesine ucuz zekâ ürünü bir reklamdan sonra size olan inancım da uçtu gitti.