Paylaş
“Amerika’da bulunan bir estetik kliniğinde çalışan üç estetik doktoru, 6 yıldır dünyanın en güzel 100 kadın ve erkeğini seçiyor. Top Beauty World adı verilen organizasyonda bu sene en güzel kadın listesinin ilk sırasında bir Türk var: Hande Erçel.”
İlk başta göğsüm kabardı.
Sonra aynı listede, Tuba Büyüküstün, Fahriye Evcen, Demet Özdemir, Elçin Sangu ve Neslihan Atagül’ün de yer aldığını okuyunca, “Tamam” dedim, “Venezuela bak işine!”
Ama bu işte bir terslik vardı:
Sevincimin yerini önüne geçemediğim bir gülme aldı.
Ya Allah aşkına, bu nasıl orantısız bir listedir!
Bu nasıl iştir!
Tamam, kızlarımız çok güzel, itirazım yok.
Ama dünyanın en güzel kadınları listesinde birinci sıraya Hande Erçel konulmaz ki...
Üstüne bir de 100 kişilik listeye, 5 Türk star daha sıkıştırılmaz ki...
Bari Elçin Sangu’yu 83’üncü sıraya koymasaydınız.
Eğer bu iş, Los Angeles’taki klinik ile bağlantısı olan Türk estetik doktorlarının dolaylı bir ‘PR’ çalışmasıysa, benden söylemesi; olmamış.
Yüz kere, bin kere OLMAMIŞ.
Öykü Çelik’in sevgilisi
Farkında mısınız yeni bir magazin figürü doğuyor. Adı: Öykü Çelik’in sevgilisi.
Bir süredir, bir iş insanıyla ilişki yaşayan Öykü Çelik, sokağa çıkma yasağının olduğu akşam magazinci arkadaşlarımız tarafından görüntülendi.
O sırada ‘Öykü Çelik’in sevgilisinin şoförü’ gazetecileri tehdit edip, “Çekmeyin, sizin için kötü olacak!” demiş.
Peki eyyy bu tehditleri savurmaya cesaret eden beyefendi;
Şu içi boş tehditleri bıraksanız mı artık?
Çok gülünç duruma düşüyorsunuz. Kraldan çok kralcılık yapıyorsunuz.
Geçti artık o tehdit dönemleri, korkutarak susturma günleri.
Keşke haddinizi bilseniz. Bakın, siz haddinizi bilip efendiliği seçerseniz eğer; söz bir dahaki sefere bu köşede isimlerinizi kullanacağım.
2020 neleri aldı bizden
2020’ye girdiğimiz günü hatırlayın.
Kimimiz arkadaşımızla...
Kimimiz ailemizle...
Kimimiz ise sevdiğimiz mekanda çılgınca karşılamıştık 2020’yi.
10’dan geriye doğru saymaya başladık.
Biri 5’te durdurtup deseydi ki...
“Dur yapma, bırak geri sayımı!”
“Hadi arkadaşım hadi” derdik.
Keşke deseydi.
Öyle bir seneye girmişiz ki biz farkında olmadan, hayatımız değişti.
Peki 2020’de nelerden vazgeçtik?
Ocak, şubatı bir şekilde atlattık, ama mart itibarıyla hayatımızın en can sıkıcı günlerini yaşamaya başladık.
Tokalaşmayı severdik biz, vazgeçtik.
Dokunmatik toplumuz, şöyle doyasıya sarılmaktan vazgeçtik.
Arkadaşlarımızdan vazgeçtik.
Müdavimlik diye bir şey kalmadı; restoranımızdan, kafemizden, barımızdan vazgeçtik.
“Usta be bana bir Adana sana zahmet” demekten vazgeçtik.
Eve insan toplamayı severdik, bağdaş kurup tabu oynardık, vazgeçtik.
Düğünlere giderdik halay çekerdik, vazgeçtik.
Kapıda kuyruk bekleyip konsere gider, kalabalıkta yer bulmak için itişip kakışırdık, vazgeçtik.
Tiyatrodan, sinemadan, konserden vazgeçtik.
Şimdi geri sayım başladı.
Yeni bir yıla giriyoruz.
Vazgeçtiklerimizi geri alacağımız bir sene olsun.
Bal gibi demişsiniz Coşkun Bey
Coşkun Sabah, son açıklamasında Doğu’yla Batı’yı çat diye ortadan ikiye ayırmıştı.
Sonrasında da “Yalan söylüyorsunuzzzz! ‘Ben Diyarbakırlıyım, İzmirli değilim’ diye bir açıklamam olmadı” demişti.
Ortaya çıkan ses kayıtlarında aynen şöyle diyor ünlü sanatçı:
“Ben Diyarbakırlıyım. Batılılara da saygı duyuyorum, bu bir kültür meselesi. İzmirli, Aydınlı, Manisalı üstüne düşmeyebilir ama bir Urfalı, bir Diyarbakırlı, bir Antepli bunun üstüne düşer.”
Şimdi kusura bakmayın Coşkun Bey ama bu dediklerinizden bal gibi de şu başlık çıkıyor:
“Ben Diyarbakırlıyım, İzmirli değilim.”
Ben olsam ben de aynı başlığı atardım.
Hatta...
“Coşkun Sabah’tan ayrımcılık”
“Coşkun Sabah’tan İzmirlilere ağır hakaret”
“Coşkun Bey ne demek istiyorsunuz?”
Gibi başlıklar bile atardım.
Coşkun Bey, siz ki sektöre yıllarınızı vermişsiniz.
Bir dönem ülkenin en popüler ismiymişsiniz.
Kameralara, röportajlara çok alışkınsınız.
Bilmez misiniz ağzınızdan
çıkacak lafı?
Dikkat etmez misiniz her kelimenize?
Edersiniz aslında!
İddia ediyorum, hepsi planlıydı.
Hepsi konuşulmak içindi.
Resmen Covid-19’dan rol çaldınız Coşkun Bey.
Fakat sizin bu zihniyetiniz en kötü virüsten bile beter aslında.
Çünkü tedavisi yok.
Hadi itiraf edin, konuşulmak istediniz.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye düşündünüz.
Paylaş