Paylaş
Sitede amaç sokaktaki köpekleri işaretleyip sisteme kaydetmek.
Siteye girenler, işaretlenen yerlerdeki köpek sayısını, hatta fotoğraflarını bile görebiliyor.
Bana göre bir canilik uygulaması bu.
Kanlı bir bilgisayar oyunu senaryosu gibi.
O siteyi kuranlar “Burada köpekler var, gidin zarar verin gibi bir çağrı yapmıyoruz, yapmayız da” diyor. Ama aslında tam olarak yapmayız dedikleri çağrıyı yapıyorlar.
Niyetin o olmayabilir güzel kardeşim ama o siteye girip köpek avına çıkacak bir sürü kendine “insan” diyen varlık var bu ülkede.
Haritadan bulup zehirliyorlar köpekleri.
Bir canlıyı hedef göstermek, onu işaretlemek, takip ettirmek yasal mı?
Değil.
O yüzden bakın güzel kardeşim...
◊ Bu sitede emeği geçen herkese vicdan diliyorum.
◊ İşaretleme yapan vatandaşlara akıl fikir istiyorum.
◊ Haritadan sahipsiz köpek avına çıkan tiplere ‘durun’ diyorum.
Tamam, saldırgan köpekler bir sorun, haklısınız...
Ama çözümü bu değil.
Çözümü, ‘kısırlaştırma politikası’.
Çözümü, belediyelerin onları alıp, tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri, rahat edebilecekleri, büyük ve huzurlu barınaklara götürmek.
Sana göre durum buysa
◊ “Çözüm uyutmak” diyorsan...
◊ “Zehirlenmezlerse kurtulamayız” anlayışındaysan...
◊ Yaşadığın şehrin tek problemi sana göre sokak köpekleriyse...
◊ Milleti sokak hayvanlarına karşı kışkırtıyorsan...
Çok acil yardıma ihtiyacın var demektir.
Sahicilik eskilerde mi kaldı?
“Kimse aşktan ölmez geçiniz bunları. Bu devirde sahici aşk kalmadı” diye bir açıklamasını okudum Deniz Seki’nin.
Zor konu bu.
Deniz’in sözlerine katılırsak...
◊ Can sıkan bir kabullenişle...
Deniz’in sözlerine katılmazsak...
◊ Can sıkan bir arayışla geçer zamanımız.
Aslında katılıyorum Deniz’in sözlerine, kimse tabii ki aştan ölmez.
Ölmez ama sürünebilir...
Ayrıca bulunduğumuz zamanla da alakası yok bunun, 100 yıl önce de kimse aşkından ölmüyordu.
Ama “Sahici aşk kalmadı” cümlesi biraz sıkıntılı sanki.
Evet, günümüzde çok çevresel etken var...
◊ “Bilmem kimin fotoğrafını neden beğendin” diye soran, ilişkisini bitiren kişiye sen gel de “sahici âşık” de...
Diyemezsin.
◊ Hayatındaki insanın arkasından konuşana, gözü dışarıda olana, tahammülsüze gel de “sahici” de.
Diyemezsin.
Ama biz bunları görüp, dört dörtlük ilişkileri, birbirlerini büyük sevenleri atlıyor olabiliriz?
Var öyle insanlar da çünkü.
Az da olsalar, varlar.
Şu dönemin gençleri çok ince bir çizgide.
Onları ümitsizliğe sürüklemeyelim.
“Madem sahici aşk yok haydi o zaman TikTok’er olalım, hayat felsefemiz TikTok kafası olsun” derler.
Vallahi derler.
Sancaktepe’deki Şaman
Hiç eksiksiz yazıyorum, şunları duydu bu kulaklar:
◊ “Ya şu meşhur Şaman’a gittin mi?”
◊ “Sancaktepeli Şaman insana çok iyi geliyor!”
◊ “Abi bir Şaman’a gittim, o günden sonra hayatım değişti!”
Ümitsizlik doğal olarak bir ümit arama isteğini doğuruyor.
Bunu fark eden fırsatçılar da karşımıza falcı, büyücü, bilmem neyin bilmem nesi uzmanı olarak çıkıyor.
Hadi onları kabul etmiştik de...
“İstanbul’daki Şaman” ne demek yahu?
Şamanlar vardır, hatta ritüellerine de inanırım ben.
Ama son zamanlarda konuşulan bu “İstanbul’daki Şaman” geyiklerini duyarsanız sakın inanmayın ve sessizce uzaklaşın o ortamdan.
Belli ki birileri yine müthiş bir dolandırıcılığın peşinde.
Ben size işin gerçeğini söyleyeyim...
◊ İstanbul’da ayin yapan...
◊ Size iyi gelecek...
◊ Sizin enerji kapılarınızı açacak...
◊ Sancaktepe’de oturan bir Şaman yok!
100. yıla da kadın eli değsin
Cumhuriyet’in 100. Yıl Marşı’nı kim besteleyecek diye bir tartışma var.
Tarkan, Kıraç, Kenan Doğulu ve Haluk Levent’in adı geçiyormuş kulislerde.
Adı geçen isimlerin hepsi bu işin altından kalkar.
Ama sanki bir şeyler eksik kalır gibi geliyor bana.
Kadınsız yapmayalım bu işi.
Gelin bir kadın sanatçıyı da dahil edelim bu projeye.
Ortak bir çalışma çıksın ortaya.
Mis gibi olmaz mı?
Paylaş