Paylaş
Ne güzel haber değil mi?
Kimilerine göre değilmiş.
Bunu bile tartışma konusu yapmışlar.
◊ Akıllı mı...
◊ Lamba mı...
◊ Tepe mi...
Diye diye suni tartışmaların içinde boğuluyorlar.
Bence hiç tartışmayın bu konuyu, çünkü sorunların çözümü için mantıklı bir adım bu.
Daha önce tepe lambaları taksicilerin inisiyatifindeydi.
Diledikleri zaman açıp kapıyorlardı. Hatta hiç kullanmıyorlardı.
Artık öyle olmayacak.
Boş olan takside cayır cayır ‘boş’ yazacak.
Sistemden yolcu kabul ettiyse “rezerve” yazacak ya da değişim saatiyse.
Yolcu varsa da zaten bunu göreceğiz ve yok yere el kaldırmalar falan ortadan kalkacak.
Yani yalanları az da olsa ortadan kaldıracak bu akıllı tepe lambası işi.
Bazı erkeklerin fıtratında var
İstemedikleri bir şey olduğu anda bel altından vurmak bazılarının fıtratında vardır.
Biz erkekler çok yaparız bunu.
Ama insan uslanır.
Haydi diyelim bir kez tamam...
Haydi ikiye de tamam dendi.
Ama devamı cinayete tam teşebbüs oluyor.
Bakın Mehmet Ali Erbil uslanmıyor mesela.
Şimdi de Çağla Şıkel hakkında “Zamanında Çarkıfelek’te hostesti, kulisimden çıkmazdı. Ne anlamda anlarsanız anlayın” demiş.
Çok ayıp ama ya...
‘Hasta zaten, çok üzerine gitmeyelim’ diyerek kapayacak mıyız mevzuyu?
Hiçbir şey demeyecek miyiz? Son 6 ayına bir bakın Erbil’in...
Eski çalışma arkadaşları hakkında hep aynı konuları gündeme getiriyor.
Doğrudur yanlıştır, ne beni ne başkasını ilgilendirir.
Ama burada bir şiddet var.
“Zaten yaşlandım, zaten hastayım, zaten seviliyorum” düşüncelerinin altına saklanan bir erkeğin şiddeti var.
Umarım son olur.
Bana ne oynamıyorum
Bence en heyecanlı “Survivor” dönemlerinden biri yaşanıyor. Artık nasıl bir zorluksa gidenler teker teker pes ediyor.
Özellikle ünlüler.
Seçkin Piriler, Berdan Mardini derken şimdi de Yusuf Güney “Ben oynamıyorum” demiş.
Siz bakmayın, “Alerjim tuttu”, “Başım döndü”, “Fıtığım azdı” diyenlere...
Hepsi açık açık ‘ben yapamam’cılar.
“Gittim gördüm, kendimden de söz ettirdim, artık döneyim” diyenler.
Benim artık ilk merakım sıradaki pes edecek ünlünün kim olacağı.
Oyunculuğu Google’da aratmak
Dünya genelinde Google aramalarında en çok sorulan soru “Nasıl pilot olunur” sorusuymuş.
Türkiye’de ise “Nasıl oyuncu olurum” sorusu.
Hiç şaşırmadım.
Şimdi etrafta gördüğümüz bazı tipler şöyleler:
◊ Senaryo okuyorum...
◊ Anlaşma imzalamak üzereyim...
◊ Bir reklam filmi geldi, üzerinde düşünüyorum...
◊ Bir toplantım daha var, yakında yeni projemi açıklayacağım.
Ya kendileri de bu kısır döngüye inanmış ya da etrafa rezil olmamak adına yalan söylüyorlar.
Mesela bir skandalın kendilerini ‘star’ yapacağını sanıyorlar.
“Varsın milyonlarca kişi benimle dalga geçsin mühim değil” kafasındalar.
Offff...
Zihniyet şahane değil mi?
Hedefin olmasını anlarım ama hedefini gerçekleştirme yollarını Google’da aramayı anlayamıyorum.
Evde hayat kurtaranlar
Şöyle kış günü evime kapanayım, kapanmışken de taze ve nereden geldiğini bildiğim ürünleri dolabıma doldurayım diyenlere iki önerim var.
Et: Mesela biri Mert Tutak’ın Karkas Çiftliği markası... Siz internetten et çeşitlerini sipariş ediyorsunuz, onlar kendi çiftliklerinden seçtiğiniz etleri kapınıza getiriyor. Bu işe çok kişi girdi ama neredeyse tamamı pes etti. Çünkü bu çiftlik işini beceremediler. Mert devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Mert’le karşılaşıp hikâyesini dinledim. Bir dönem ailesine “Ben kendi işimi yapacağım” demiş ve Gaziantep’i terk edip sınırlı parasıyla İstanbul’a gelmiş. Hatta markasını ilk kurduğu zamanlarda masraf olmasın diye etleri evlere kendi dağıtmış.
Meyve sebze: Tabiattan Gelir markası günümüzde büyük kolaylık yaratıyor. İlk başta restoranlara taze meyve sebze vererek sektöre giren Fatih İnce, pandemiyle birlikte evleri hedeflemiş. Geleneksel tarım yöntemleriyle ürettikleri sebze ve meyveleri onların sitesinden sipariş vererek gün içinde teslim alabiliyorsunuz. Marketlerden, diğer sipariş sitelerinden farklılar. Zaten domateslerini görünce bir yaz esintisini, tazeliğini hemen hissediyorsunuz.
Paylaş