Paylaş
Bazılarında konuşmacı, bazılarında sinsi bir dinleyici oldum.
Pandemi falan unutup, lunaparktaki bir çocuk gibi önüme gelen her odaya dalıp dalıp çıktım resmen.
Clubhouse, kullanıcılara sesli sohbet odaları üzerinden etkileşim imkanı sunuyor. İster bir oda açıp arkadaşlarınızla sohbet ediyorsunuz, isterseniz de açılmış odalara girip dinleyici ya da konuşmacı oluyorsunuz.
Bir süre sonra ‘elek’ görevi görecek bu uygulama.
Instagram veya YouTube’da milyonların takip ettiği isimler burada o şansı bulamayacaklar.
Hatta bence ‘rezil olacaklar’.
İşte o yüzdendir buraya ‘er meydanı’ demem...
Yani gösterecek çok şeyi olan ama konuşacak iki kelimesi bulunmayanlar uzak durmalı Clubhouse’dan.
Hafta sonu konuşmacısı olmaktan en keyif aldığım grubun adı ‘Lucca Tuvalet Sırası’ydı. Grubun isminden de belli, ‘tuvalet sırası beklerken’ başa gelen ilginç olaylarla başlıyor sohbet.
Sonrasında da büyük bir ‘mavra’ dönüyor.
Şöyle eğlenceli, üst baş düzeltme derdi olmadan, aman ışığım iyi mi, saçım şekil mi sorunlarıyla uğraşmadan keyifli sohbetleri özlemişiz.
Yeni alemin ‘en’leri
En uyumayanı: Farah Zeynep Abdullah. Akşamdan sabaha tüm odalara giriyor güzel oyuncu.
Bir keresinde uyudum uyandım, aynı odada sohbete devam ediyorlardı.
Acayip bir enerji...
En gezentisi: Gülben Ergen. Odaların aranılan konuşmacılarından.
Akşamları tüm vaktini oda oda gezerek geçiriyor, her yere yetişiyor, keyif veriyor...
En gizemlisi: Mine Tugay. Güzel oyuncu konuşmuyor ama girdiği odalarda varlığını bir şekilde hissettiriyor.
Sanırım müthiş bir dinleyici. İnşallah en kısa zamanda sesini de duyarız.
En heyecan yaratanı: Elon Musk. Dün bir odada konuşmacı oldu. Aman Tanrım... Musk öncesi, Musk arası, Musk sonrası diye odalar açıldı. On binlerce kişi Musk konuşurken pürdikkat dinledi.
En anlamayanı: Serdar Ortaç. Birkaç kere odaya giriş denemesi yapan Ortaç’ın ilk cümlesi ‘aaaa görüntü yok ama burada’ oldu. Mevzuyu biraz geç anladı ve sevmeyip bastı gitti. (Şimdilik)
En cool’u: Cüneyt Özdemir. Hangi odadaysa peşinden bir kitle geliyor.
Clubhouse’un ‘Cüneyt Abisi’ konumunda.
Odalarda fark edildiği an hooop konuşmacı olarak hemen yukarı taşıyorlar...
En iyi ikilisi: Şebnem Bozoklu ve Enis Arıkan. Hem eğleniyorlar hem de eğlendiriyorlar. Susmak nedir bilmeyen müthiş bir ikili olmuşlar.
Sordunuz mu neden diye?
Başka pencereden bakmak istiyorum olaya.
Bakarken de belirtmek isterim ki ‘tanımıyorum’ Bülent Serttaş’ı.
Oryantal Didem sahneye çıkıp muhteşem dansına başlayınca, nereye bakacağını şaşırdı Serttaş.
Sağa, sola, aşağı, yukarı, çaprazlama, yanlama...
Bir insan boynu nereye hareket ederse oraya döndü.
Bakmadı Didem’e.
Görmezden geldi dansını.
Ama öncesine dikkat ettiniz mi?
Sahneye çıkarken alkışladı Didem’i, bacak bacak üstüne atıp laubali hareketler yapmadı.
Sadece bakmamayı tercih etti.
Bu da bir çeşit protesto.
Belli ki ‘mevzu derin’...
Belli ki geçmişte aralarında bir tartışma yaşanmış.
Belli ki ipler kopmuş bir yerde.
Dans tabii ki sanattır,
hatta Didem Kınalı çok başarılı bir sanatçıdır, katılıyorum.
Ama olayın içyüzünü bilmeden linç etmeye de karşıyım.
Kendimi Bülent Serttaş’ın yerine koyuyorum iki gündür.
Aramın bozuk olduğu biri sahneye çıksa bakar mıyım, yoksa ünlü türkücü gibi gözlerimi mi kaçırırım diye düşünüyorum.
İster piyano resitali versin, ister önümde atomu parçalasın aynı tepkiyi gösterir ve bakmazdım sanırım.
Onu küçük düşürmek, aşağılamak için değil.
Ben sana ‘gönül koydum’ demek için yapardım o hareketi...
Zaman vermek gerekiyor
Oray Eğin dün ‘Clubhouse’ ile ilgili bir yazı yazdı.
Özetle diyor ki; “aklı başında insanların bile vakti çok değerli değil ki, zamanlarını bu uygulamada geçiriyorlar.”
Böyle bakmamak gerekiyor sanki.
Evet daha çok yeni, evet hemen çölde su bulmuş gibi atladık üstüne ama zaman vermek gerekiyor.
Seviyeyi ayaklar altına mı alacağız, yoksa kaliteli sohbetler yaptığımız bir platform mu olacak, bekleyip görelim.
Paylaş