Paylaş
Kendimi de burada eleştirmem lazım ki ben de çok yaptım. O berbat sesime rağmen hiç utanmadan alıp mikrofonu şarkı söylemişliğim var. Hatta yakınlarımı evde pis sesimle darlamışlığım da var.
Bu işin ustalarından biri, bu derde çare bulmak için olmayan bir tabir vermişti benim sesime, “Dikey yayvan bir sese sahipsin Orkun, sus istersen artık” demişti.
Şunu dedi aslında: “Olur olmadık yerde sesini yükseltiyorsun, sonra da yayıp bizleri mahvediyorsun.”
Neyse.
Konumuza dönecek olursak...
Çok şükür ki, Yeliz Yeşilmen gibi berbat bir performans sergiledikten sonra çıkıp kendimi övmüşlüğüm yok.
Ben dinlemeye çalıştım Yeliz’in sahne performansını.
Ama en fazla 3-5 saniye tahammül edebildim.
Tüm bu rezaletten sonra bir açıklama yapmış ve demiş ki:
“Hadise sadece nağme yaparak ve yabancı diliyle iş yapıyor. Gülben Ergen, Hülya Avşar falan bunların hangisi özel ses? Beni de onlar gibi görün.”
Yani kendini Hadise ile kıyaslayacak, Hülya Avşar ile aynı yola sokacak kadar garip bir ruh halinde.
Birileri kendisine söylesin...
◊ Sen Gülben değilsin...
◊ Hülya Avşar’ın yanından geçemezsin...
◊ Hadise falan hiç değilsin...
Yani üzgünüm ama seni kimse onlar gibi görüp o sınıfta değerlendirmeyecek.
Milyon kere ‘tayt’
Bu konu ve söylenen bu sözler kadını da erkeği de ikiye böler.
Saatlerce tartıştırır.
Masadan da fikir ayrılıklarıyla kalkılır. Mevzu ‘tayt’.
Nükhet Duru isyan etmiş:
“Herkes beğendiğini, istediğini giyebilir ama ne olur bu tayt olayına bir dur deyin. Hiç sevmiyorum. Çorap giyer gibi tayt giyip sokakta dolaşanlar var.”
İşte zaten fikir ayrılıkları tam bu noktada başlıyor.
“Yakışmayan giymesin” diyen çok kişi var. Ben ise tamamen zıt görüşteyim.
Herkes giysin.
Yakışmayan da giysin.
Kadına en çok yakışan kıyafetlerin başında gelir aslında tayt.
Hatta bu tayt işi Instagram’da orantısız filtre kullanan kişiyle gerçek hayatta karşılaşmak gibidir. Er meydanıdır bir bakıma. O yüzden herkes giysin diyorum.
Nükhet Duru bu sözleri söylerken yakışan-yakışmayan ayrımı yapmıyor aslında.
“Giyecekseniz üzerine uzun bir şeyler giyin ki vücut hatlarınız gözükmesin” diyor.
Yani bu konuda da size katılmıyorum Nükhet Hanım.
Düşmanım bile tayt ile gelse karşıma kinimi, nefretimi eriterek başlarım sohbete.
Sanırım tayt benim kırmızı çizgim ve ben tayt konusunda çok hassasım.
Tutulduklarım
Atiye Sokak’ın yenisi:
Fi Live diye bir mekân açıldı Nişantaşı’nda. Atiye Sokak’taki mekân gündüzleri tam bir sosyalleşme yeri oldu. Söyle kahveni, otur ve geleni geçeni seyret. Haftanın 4 günü canlı müzik yapan mekânın enerjisi de iyi. Ortamı, “Bu gece evde oturacağım” diyeni bile sürükletiyor Atiye Sokak’a. Canlı müzikte benim için rahatlık birinci şart. Garip bakışlara maruz kalmadan, rahatça müzik dinlediğim için son dönemde tutulduğum yerlerin başında geliyor Fi.
Sarışınlar Çat:
Kendimi durduk yere “Sarışınlar çat” derken buluyorum. Öyle sessizce falan değil, yüksek sayılabilecek bir ses tonuyla yapıyorum üstelik. Sebebiyse Derya Uluğ. Son çıkardığı “Sarışınlar Çat” şarkısı yüzünden ne düzgünce sohbet edebiliyorum ne de birini ciddi dinleyebiliyorum. Yazı yazarken bile ‘sarışınlar çat’ diye bağırıyorum. Geçer umarım. Geçmezse Derya’nın kapısını çalıp yardım isteyeceğim çünkü.
Bulun o 16 kediyi
16 ev kedisi üzerinde bir araştırma yapılmış. Sonuç şu:
“Kediler sahiplerinin kendilerine yönelik bir tonda konuştuğunu duyduklarında davranışlarını değiştiriyormuş.” Bağ kuruyorlarmış yani.
Hatta o 16 kedinin 10’u kendi isimlerini söyleyen yabancılara tavır alıp arkalarını dönüp gitmişler. Ama sahipleri seslenince farklı tepki vermişler.
◊ Kediler sahipleriyle bağ kurar, inanırım.
◊ Kendilerine seslenildiğinde bakarlar, evet.
◊ Hatta seslenen sahipleriyse daha da ilgili olurlar anlarım.
Fakat bulsanıza bana şu 16 kediyi.
Kim o 16 kedi?
Başkalarına tavır alan hangileri mesela?
Yani sırf konuşulmak için yapılan, içi boş, yalan dolan araştırmalardan biri daha bu.
Paylaş