Açık hava diskoları

Açık hava toplantısı...
Açık hava konseri...
Bunların hepsini biliriz.
Peki ya açık hava diskosunu?
***
Eğer açık hava diskosu görmek ve deneyimlemek istiyorsanız, bir akşam Kadıköy Caferağa ya da Beyoğlu Cihangir’e gitmeniz lazım.
Saat 00.00’da müzik yasakları başlayınca, arabasının ses sistemi sağlam olan ya da yanlarına iyi bir hoparlör alan gençler sokaklarda parti veriyor.
Müziğin sesini son ses açıp gürültülü şekilde sohbet ediyorlar.
***
Mahalleli isyanda.
Uyku yok.
Huzur sıfır.
E bu işin bir de sabahı var...
Güneş doğunca ortalık çöp kaynıyor.
Polis geliyor gelmesine ama ortada yasa dışı bir durum yok ki...
Yani anlayacağınız Caferağa ve Cihangir çok karışık son günlerde.
O yüzden benim bazı önerilerim var...
◊ Gençler... Yapmayın!
Yaşlısı, hastası var.
İşi gücü olan var. Açmayın müziğin sesini bu kadar.
◊ Sokak ortasına arabanızı park edip trafiği tıkamayın.
◊ Huzurunu kaçırmayın insanların.
◊ Ağzımızın tadını bozmayın.
◊ Sokakları hele hiç kirletmeyin!
Ben anlamadım, ne ara bu kadar ilkelleştik biz?
Ne ara saygı nedir unuttuk?
Temizlik nasıl mühim bir şey, ne ara ıskaladık bunu? Büyüklerimize saygıyı neden bıraktık?
İnanın hiç anlamadım.,

Denizde gazete hizmeti

Ben buna hizmet gibi hizmet derim.
Ben bunun adına alışkanlıklarımızdan vazgeçmeme tutkusu derim.
Ben bu işe şapka çıkarırım...
Hafta içi bir dostumun teknesine gidiyordum. Botla denizde ilerlerken ufak bir tekne gördüm. Üzerinde bizim gazetenin logosu var.
Hemen kurumsal iletişim direktörümüzü aradım, “Bu ne yahu?” dedim.
◊ Demirören Medya Grubu’nun yeni hizmetiymiş.
◊ Hürriyet, Milliyet, Posta ve Fanatik gazeteleri, Bodrum ve çevresindeki teknelere ulaştırılıyormuş.
◊ Üstelik sadece bir telefonla oluyormuş tüm bunlar.
◊ Sloganımız da “Mavi yaşamda gazeteniz yanınızda”ymış.
Siz eğer, günlük rutininizden kopmak istemiyorsanız ama denizin ortasındaysanız, bir telefon edip teknenizin adını ve yerini söylemeniz yeterli.
Gazeteniz dakikalar içinde size ulaştırılıyor.

Bu işin altında ne var?

Şevval Şahin ve Marcus Aral barışmış. Nasıl olduğunu anlamadım ama tekrar birlikteymiş iki isim.
Şevval Şahin’in arkadaşlarına önerim; iki ismin ilişkisini iyi gözlemlesinler.
Bu işte bir terslik olma ihtimali çok yüksek.
Sanki baskıcı bir erkek var gibi geliyor bana...
Neden mi?
Çünkü... Şevval Şahin...
◊ Marcus Aral’a dava açtı...
◊ Arkasından çok ağır sözler söyledi...
◊ “Bir daha yanıma dahi yaklaşamaz” dedi...
◊ “Bu iş bitti” diye bir zafer kazanmış edasıyla dolaştı ortalıkta...
◊ “Bana zaten uzun zamandır psikolojik şiddet uyguluyordu” dedi...
Pardon ama bunca büyük laftan sonra böyle hızlı bir geri dönüş olmaz! Olamaz!
Bir terslik var bu işte...

Pembe giyen adam

Antalya’dan pembe giyen bir adam geçti geçen hafta.
O isim, ünlü tasarımcı Karim Rashid’ti.
NG Phaselis Otel’de, Kütahya Porselen’in kendisiyle yaptığı iş birliğiyle hayat bulan Skallop koleksiyonunu tanıtımına katılmıştı.
Mısırlı Rashid çok renkli bir karakter.
Mesela...
◊ Hep pembe giyiyor. Üstelik fosforlu pembe.
◊ Her tasarımına da muhakkak pembeyi ekliyor. (Örneğin Kütahya Porselen için tasarladığı takımlar.)
◊ İstanbul’a “ikinci evim” diyor.
Ve en ilginci...
◊ Tasarımı sanat olarak görmüyor.
Ünlü tasarımcı, “Sanatçı dediğin sabah uyandığında kafasına eseni yapar ama tasarımcıysam düşünmem gereken çok şey olur” diyor.
Artık radarımdasın Karim Rashid...

Bazı cümlelere tepkim

◊ “İkili arasında sular durulmuyor” cümlesini duyduğumda, “Nasıl mesela anlatsanıza bana biraz” diyorum...
◊ “Yaz sezonunu açtı” başlıklı bir haber okuduğumda, “O sezonun kapısı tam olarak nerede ve nasıl açılıyor” diye soruyorum.
◊ “Yeni bir aşka yelken açtı” diye konuşulduğu zaman, “Tam olarak hangi sahilden biniyoruz o tekneye” diye kahkaha atıyorum.
◊ Telefonuma “Gördün mü beyaz bikinisi ile sezonu açmış” mesajları geldiğinde, “Siyah olsaydı sezonu açmış olmayacak mıydı?” diye soruyorum.
Yani bazı cümleleri ben anlamadım, anlayamıyorum...