Orkun Ün

Aydınlıkevler oyunu, hem Yılmaz Erdoğan’ın uzun bir aradan sonra yazdığı hem de Demet Akbağ’ın yıllar sonra sahnelere döndüğü bir oyun. E durum böyle olunca oyunun perşembe akşamki gösterisine ünlüler akın etti.

Bir fotoğraf karesi de gündem oldu. O karede dört ünlü komedyen vardı. Metin Akpınar, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz ve Ata Demirer. Fakat benim daha çok dikkatimi çeken oyun bitimindeki bir fotoğraf oldu. O fotoğrafta Metin Akpınar oturarak röportaj veriyor. Cem Yılmaz ve Ata Demirer de ayakta bekliyor. Ustaya saygı duruşu niteliğindeki bir görüntüydü.
* Her hallerinden belli çok saygı duyuyorlar Akpınar’a.
* O konuşsun sonra söz kalırsa biz de iki kelime ederiz diyorlar.
Hatırlayın, birkaç ay önce Metin Akpınar, Cem Yılmaz hakkında “oyunculuk kumaşı iyi değil” demiş, sonrasında ‘kaos sevdalıları’ onları birbirine düşürmeye çalışmıştı. Bu fotoğraf karesi bu tartışmaların, atışmaların asla büyümeyeceğinin kanıtı.

Sözünü esirgemiyor Metin Akpınar

Oyunun bitiminde, yorumları sorulan Metin Akpınar’ın ufak bir eleştirisi oldu:

48 yaşında ikiz bebeklerine hamile kalan ve 1-2 hafta içinde doğum yapacak olan Seray Sever’le geçen hafta sonu bir röportaj yaptım.

Bir kez daha anladım ki, tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar güvenilir isimlerle bu süreci yönetmezse, tüm varlıklarını kaybedebilir.
“Bu işin tüccarları var, dolandırcıları uzaktan anlayamıyorsunuz, ben bir ev parası harcadım” dedi Seray Sever ve tüp bebekle gelen mucizenin detaylarını anlattı.
Sonrasında bazı doktorlar “48 yaşından sonra tüp bebek yapmak imkansız” dedi.
Tabii karşı tarafta da “Günümüz teknolojisiyle, doğru tedavi yöntemleriyle bu gayet mümkündür” diyen bir kesim var.
Aslında “olmaz” diyen tarafı anlıyorum. Onlar hastalarının dolandırıcıların eline düşmesini istemiyor, “Boşuna uğraşmayın” diyor.
Ama ben “olur” diyen tarafı da anlıyorum.
Her ne olursa olsun bu işin tüm detaylarıyla açıklanması, ortaya net bir sonuç koyulması şart.

Eskiden rakip iki dükkan arasında turşu suyu limonlu mu yoksa sirkeli mi olur tartışmalarını izlerdik.

O da filmlerde.
Şimdi gerçek hayatta, üstelik yıllarca aynı yastığa baş koyan eşler birbirlerinin dükkanlarını batırmaya, işlerini engellemeye çalışıyor.
Gerçekten biz büyüdük ve kirlendi galiba dünya.
Midyeci Ahmet’ten bahsediyorum. Dün Hürriyet’te haberi vardı.
Midyeci Ahmet Çiçek eşi Deniz Çelebi’den boşanınca Beşiktaş’taki o meşhur merkez şubeyi eşine bıraktı ve hemen karşısına yeni bir Midyeci Ahmet şubesi açtı.
Ve iş birdenbire kadın erkek savaşına döndü.

Geçen sene bu zamanlarda “pazara gitmek istiyorum” diye bir açıklama yapmıştı Ajda Pekkan. “Normal bir hayat yaşamak istiyorum, halkın arasına karışmak istiyorum” demişti.

Şimdi de “Metrobüse ve Marmaray’a binmek istiyorum, çok merak ediyorum” sözleriyle gündemde. Her ne kadar basit eylemler olsa bile, yapamadıklarına hasret kalıyorsun. Belki bir kere binse, “bu ne kalabalık, bir daha asla” diyecek Ajda Pekkan ama denemek istiyor.
Geçen gün Müge Anlı, Sultanahmet’e gidip maske, eşarp ve gözlükle yüzünü tamamen gizlemişti. Aynısını yapması lazım Ajda Hanım’ın...
Bir şapka, maske ve kocaman bir gözlük ile sokağa çıkıp toplu taşımaya binerse belki bir ihtimal tanınmadan yolculuğunu tamamlayabilir ve hasretini giderir...
Hatta belki yapmıştır bile...
Bilemeyiz.

İsteyene değil verene kızmak lazım

Yıldız Holding bünyesindeki markaların sanat eserine dönüştüğü sergi şu sıralar şehrin en çok ziyaret edilen sergisi durumunda. Artweeks@Akaretler etkinliğinde yer alan sergi 29 Nisan’a kadar devam ediyor.

Gazeteci Hüseyin Yıldırım ‘Anlaşılır Tuhaflık’ isimli ilk romanını İthaki Yayınları’ndan çıkardı. Yıldırım, romanında ait olamamanın, kimliksizliğin, kimsesizliğin peşine düşmüş. Başucu kitabı yapabilirsiniz.
***
Havalar artık yavaş yavaş güzelleşiyor. Kışın ayrı bir güzeldi ama baharı bambaşka güzel. İstanbul’un yakın cenneti Şile’yi ziyaret listenize alın ve bugünden bir plan yapın.
***
İftarda lezzetli, bütçeyi de çok sarsmayacak alternatifler için; Nişantaşı Cabbar, Ataşehir Sahan ve Develi Restoranlarını deneyebilirsiniz. Bu sene beklenen zammı yapmayan ender restoranlar bunlar.
***
NFT modasına uyan bir sergi açıldı. Kiss FM ilk NFT koleksiyonunu tanıttı. Sanatçılar tarafından yorumlanan eserleri 42 Maslak ‘Kiss Art Galeri’de ziyaret edebilirsiniz.

“Bergen” filmi vizyona gireli 1 ay oldu. Film gişede bekleneni yapıyor, her hafta çok iyi gişe elde ediyor.

Daha da iyi olsunlar.

İşte tüm bu verilerden yola çıkarak hafta sonu Kelebek’te bir haber yazdı muhabir arkadaşım İsmail Bayrak.

O haberde Farah Zeynep Abdullah’ın, başrol oyuncusu ve ortak yapımcısı olduğu “Bergen” filminden 40 milyon TL kazandığından bahsetti.

◊ Haberden sonra, önce yapım şirketi Orchestra Content bir açıklama yaptı.

“Gazetecilik etiği dikkate alınmadan yapılan bu haber” diye başlayan garip bir açıklamaydı.

◊ Sonra avukattan geldi bir açıklama:

“Bergen filminden 40 milyon kazanıldı başlığı Farah Zeynep ve yapım şirketini töhmet altında bırakmıştır.”

◊

Şu kızı bir yere sığdıramadık...

Tamam hataları var, tamam aşırıya kaçan (kime göre neye göre) hareketleri var, e tamam Türk toplumunun ara sıra damarına da basıyor.
Ama bu kadar da ittirilmeyi hak etmiyor Şeyma Subaşı.
Mesela öyle bir algı var ki kiminle ilişki kursa ‘ailesi istemiyor’ haberleri çıkıyor.
Kiminle el ele gözükse ‘yine zengin birini buldu’ deniyor.
Şimdi Hakan Sabancı ile görüntüleri çıkıyor her gün... Onlar arkadaşız falan diyor da bu kadar sık görüşmenin sonu arkadaşlıkla bitmez.
Bizi de ilgilendirmez zaten...
Geçen akşam internette dolaşan iddia haftanın en ilginç haberlerinden biriydi bana göre.

Will Smith’in, Chris Rock’a attığı tokatın ilk dalgası geçti. Sırada iki ve üçüncü dalgaları var.

Oscar ödüllerini düzenleyen Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi ne yapacak?
1- Olanı biteni görmezden gelecekler...
2- Will Smith’i kınadıklarını belirten uyduruk bir bildiri yayımlayacaklar...
3- Will Smith’in en iyi erkek oyuncu ödülünü geri alacaklar...
Ödülün geri alınması daha olası gibi duruyor.
Çünkü, akademi tokat olayından sonra Will Smith’ten salonu terk etmesini istemiş.
Smith ise bu uyarıyı dikkate almadan salonda oturmaya devam etmiş.