Paylaş
Son yaptığı hareketle skandallar tarihine geçti.
Satın aldığı otelin reklamını yapmak için bir video çeken ünlü kasap, yatağa bornozla iç çamaşırsız atlayınca olanlar oldu. Hadi diyelim bir hata oldu.
Fark edildiği anda silinmesi gerekmez miydi?
Silmedi Nusret.
Meydan okurcasına devam etti. E ama neye, kime bu meydan okuma?
Milyonlarca takipçisi olan Nusret’i izleyen çocuklar da var.
Ayıptır.
Nusret’e öneriler:
◊ 6 ay her türlü kameradan uzak kalmalı.
◊ “Ben ne yaptım, nereye doğru koşuyorum” diye kendini dinlemeli.
◊ Benzer skandallara imza atanlar (Kerimcan gibi) sonrasında nasıl Türk toplumunun gözünde bir hiç olmuşlar, iyice incelemeli.
◊ Arkasındaki sermayeye güvenmemeli, artık kredisinin tükendiğini anlamalı.
◊ “Ben bu videodan sonra ülkemin çocuklarının suratına nasıl bakarım” diye oturup düşünmeli...
Bana hiç sempatik gelmedi
Biz diyoruz ki Türk mutfağını yükseltelim.Zengin mutfak kültürümüzü dünyaya duyuralım. Ama birileri çıkıyor, yerle bir ediyor hayallerimizi!
“Masterchef” yarışmasıyla tanınan ‘Şırdancı Mehmet’ diye biri var. ‘TikTok’ dünyasını yeni keşfetmiş olacak ki, dükkanına gelenlere şırdan ile zulüm ediyor resmen. Adana’mızın meşhur şırdanı önce masaya servis ediliyor. Ardından masada Mehmet Usta beliriyor. Kamera kayda girdikten sonra başlıyor soytarılığa.
Elindeki limonu 1 metre yükseklikten tabağa sıkıp baharatlarını da aynı şekilde döküyor. Sonra ise tepki çeken o hareketi yapıyor. Şırdanı müşteriye kendi elleriyle yedirmeye çalışıyor.
Pes. Bunu çekip reklam yapmaya çalışan kadar bu reklama alet olan müşteriler de hatalı. Sadece Şırdancı Mehmet’te olmuyor bu gariplikler. Mesela tüm çalışanlarına kendisi gibi pala bıyık bıraktıran bir pilavcı var.
O da her gün çektiği videolarda ‘caaanım’ pilavımıza neler yapıyor.Bir gün pilav üstü armut turşusu ile video çekiyor, ertesi gün pilav üstü dana dili ile. Videoları izledim, bana hiç ama hiç sempatik gelmedi bu pilavcı.
Toplu taşımada, restoranda her yerdeler
Beyoğlu Tarlabaşı Caddesi’nde, ev karantinasında olması gereken bir halk otobüsü şoförü, yolcu taşırken yakalanmış. Şaşırmadım, çünkü bu ilk olay değil. Maalesef duyduğum benzer olaylar var.
Karantinada olması gerekirken yolcu taşıyan minibüs şoförleri, restoran mutfaklarında çalışanlar, müşteriyle her dakika iç içe olan garsonlar var.
Bunlar işverenlerine kendi sağlık durumlarını korkudan söyleyemiyor.
İşsiz kalırım korkusuyla çalışmaya, dolayısıyla virüsü yaymaya devam ediyorlar.
O yüzden hem çalışanların hem de müşterilerin restoran ve kafe girişlerinde HES kodu kontrolünün yapılması artık şart.
Yeniköy’de dolar üzerinden hesap
Yeniköy’e gitmek bir dert. Söylene söylene yola çıkılıyor. Trafikle boğuşulduktan sonra, planlanandan geç bir saatte restorandaki masanıza
anca oturuyorsunuz.
Yüklendiğiniz stres dost sohbetiyle unutulup gidiyor. Ta ki hesap gelene kadar.
Bir genelleme yapmak istemem ama Yeniköy’deki restoranların birçoğunda durum aynı.
3-4 kişi için 3-4 bin lira hesap ödüyorsunuz.
Örneğin, bir makarna, üzerine biraz deniz ürünü eklenince porsiyonu 200-250 lira oluveriyor.
Bir tavuk kanadı, özel sosuyla birlikte 100-150 liraya önünüze getiriliyor.
Arkadaşlar, Türkiye’de yaşıyoruz. Euro ve dolar kazanmıyoruz ki siz bize dolar karşılığı fiyat çıkarıyorsunuz.
Pandemi dönemindeyiz, zaten zor günler geçiriyoruz.
Yapmayın etmeyin.
Sürdürülebilir bir iş değil bu.
Paylaş