Paylaş
Abdullah Öcalan'ın, Newroz mesajında, PKK'ye, "silahları bırakma çağrısında" bulunacağı bekleniyordu. Açıklama, beklenenin tersine, şartlı bir hale gelmişti.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a göre; metindeki "silah bırakma çağrısı", Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın İzleme Heyeti konusunda yaptığı eleştiri ve tepkiler nedeniyle, şarta bağlanmıştı. Şart, "İzleme Heyetinin kurulması ve işlemesi" şeklinde, metne ilave edilmişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Ukrayna dönüşü gazetecilere yaptığı değerlendirmelerden öğreniyoruz ki; 28 Şubat'taki, hükümet ile HDP'lilerin ortak açıklaması da, Cumhurbaşkanı'nca yanlış bulunuyor. Yine buradan öğreniyoruz ki; kendisi, bu açıklamayla ilgili, önceden haberdar edilmemiş.
Farklılık
Tablo açık: Hükümetle Cumhurbaşkanı arasında, çözüm sürecinin hamleleri konusunda, farklılıklar bulunuyor. Cumhurbaşkanı, bu konudaki tepkilerini, kamuoyu önünde göstermeyi tercih ediyor.
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç'ın açıklamalarını, "hükümetin duruşu" olarak kabul edersek; Cumhurbaşkanı'yla ciddi sorunlar var demektir. Bülent Arınç, başkanlık sistemine karşı. (Bunu kişisel görüşü olarak açıkladı.) Arınç, Merkez Bankası Başkanı'na, Cumhurbaşkanı tarafından yapılan sert eleştirileri onaylamadığını da, ifade etmişti.
Son dönemde ise, gerilim, "çözüm sürecinin yürütülmesi" noktasında düğümleniyor.
Sürecin mimarı olarak Erdoğan, belirleyici rolünü sürdürmek istiyor. Görünen o ki; hükümet de, kendi yetkisi içindeki bu süreci, "kendi anlayışı doğrultusunda sürdürmeye" çalışıyor.
Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı'nın ardı ardına hükümete yönelik yaptığı sert eleştirilere, son olarak, şöyle cevap verdi: "Ancak eleştiri mekanizmasının gazetecilere karşı, ekran önünde, itham edercesine veya hükümeti güçsüz göstermek şeklinde bir kısım insanlar tarafından anlaşılabilecek şekilde yanlış anlaşılmalara yol açmaması lazım."
Bülent Arınç'ın "açık sözlülüğü"nü ve tepkisini, diğer hükümet üyeleri ve Başbakan; büyük bir ihtimalle, göstermeyecek. Büyük olasılıkla, öyle veya böyle bir uzlaşma yolu bulunur. Seçimlere kadar, bu ortam, inişli çıkışlı şekilde devam eder. Alıştığımız gibi...
Öcalan da zorlanıyor
Abdullah Öcalan, yazdığı kitaplarda, değerlendirmelerde; PKK açısından, "Türkiye'ye yönelik silahlı mücadele"nin, zamanını doldurduğunu söylüyor. Newroz açıklamasında da, bu saptamayı şöyle formüle etmişti: "Kırk yıllık hareketimizin acılarla dolu geçen bu mücadelesi boşa gitmediği gibi, aynen sürdürülemez bir aşamaya da varmış bulunmaktadır." ("Aynen sürdürülemez" derken kastettiği, silahlı eylemler.)
Ancak, son açıklamasında da görüldü ki; Öcalan, PKK'ye, Türkiye'ye yönelik olarak "silah bırakın" çağrısı yapmakta sıkıntı çekiyor. Büyük ihtimalle, örgütün, buna henüz ikna olmadığını, ya da henüz böyle bir çağrıyı kabul edecek bir noktada bulunmadığını düşünen Öcalan; çağrısına, bazı çekinceler koymayı da ihmal etmiyor.
Süreç zorlanıyor
PKK'nin silah bırakmasının da, Türkiye'nin Kürtlerin özerklik taleplerine olumlu bir cevap verebilmesinin de; hala o kadar "basit meseleler" olmadığı, açık. Erdoğan da, hükümet de biliyor ki; bu sürecin sonunda, "Kürtlerin kendilerini yönetme talepleri" gündeme gelecek. Erdoğan, bunu, "Türkiye'yi bölmeye yönelik bir hedef" olarak değerlendiriyor.
Çözüm süreci ilk başladığında yazdığım bir yazıda, bu yolculuğun içinde herkesin değişeceğini ve değişmek zorunda kalacağını belirtmiştim. "Muhalefet de değişecek, iktidar da, Kürtler de değişecek, Türkler de, AK Parti de değişecek" demiştim.
İki tarafın da zorlandığını görüyoruz: Hükümet ve Cumhurbaşkanı arasında, kriz çıkmış durumda. Öcalan da, PKK'yi ikna etmek için, çaba sarf ediyor. Değişmek, kolay değil. Sadece lider karizması, değişimin gerçekleşmesi için yeterli değil.
Bu sorun; adıyla sanıyla, Kürt sorunu. Böylesine derin bir meselenin, kolay kolay sonlandırılamayacağını, biliyoruz. Cumhurbaşkanı, "inkar, imha ve asilimasyon dönemi sona erdi, bu nedenle bu sorun ortadan kalktı" dese de; devletin, bürokrasinin ve yasaların damarlarına işlemiş bir ayrımcılık var. Ortadan kalkması da, kolay değil.
Süreç yolunda gidiyor
Tabii, bütün bu manzaraya rağmen; süreç, yol almaya devam ediyor. 28 Şubat'taki Dolmabahçe deklarasyonu; Cumhurbaşkanı'nın tepkisine rağmen, artık bir tarihsel gerçeklik. Çözüm sürecinin kaçınılmaz aşamalarından birisi, "tahkim edilmiş ateşkes" sürüyor.
Süreç, TBMM'den çıkarılan bir kanunla, yasal zemine kavuşmuş durumda.
Dün, Newroz kutlamaları sırasında bir kez daha tanık olduk ki; barışa, çözüme; Türk'üyle, Kürt'üyle bütün toplum sahip çıkıyor. Sürecin gücü, buradan geliyor.
Paylaş