Dersim katliamı: Bombalı uygarlık...

Şeyh Said isyanından başlayıp, 1930 Ağır isyanıyla devam eden, Dersim katliamıyla iyice derinleşen "devlet terörü"nün; şöyle bir "temel mantığı" vardır: Türkiye'yi "medenileştirmek" ve tek tip bir ulus yaratmak. Bir tür otoriter modernleşme projesi olan bu projenin; ilhamını, Fransız İhtilali'nden aldığı, bilinen bir gerçektir.

Haberin Devamı

Dersim, bir devlet siyasetinin sonucu yakıp yıkıldı. Cumhuriyet'in kuruluş yıllarına egemen olan bir siyasetti bu. 1925 yılında Şeyh Said ayaklanmasının bastırılmasının hemen ardından bir Şark Islahat Planı hazırlayan hükümet, "Kürtleri yola getirmek" için bir yol haritası çizmişti.

1925 Eylül'ünde hükümet kararı haline getirilen planı, şöyle özetlemek mümkün: 1.Bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi, 2.Kürt nüfusunun Batı yörelerine zorla yerleştirilmesi 3.Dağlık bölgelerdeki köylerin boşaltılarak halkın belli yerleşim birimlerinde toplanması 4.Karayolu ve demiryollarına ağırlık verilmesi 5.İstihbaratın yaygınlaştırılması 6.Askeri karakolların yoğunlaştırılması 7. Gösterişli hükümet konaklarının yapılması 8. Yatılı bölge okullarının yaygınlaştırılması, çocukların ailelerinden alınarak Türkçe eğitimle yetiştirilmeleri 9.Kadınlara Türkçe öğretilmesi 10.Bölgede Kürtçe konuşmanın yasaklanması ve halkın Türkçe konuşmaya zorlanması.

KÜRTLERİ ASİMİLE ETME PLANI

Haberin Devamı

Şark Islahat Planı, 1925 yılıyla sınırlı kalmadı. Sonra gelen bütün hükümetler, çok yakın dönemlere kadar, önlerine bu siyasetleri uygulamayı, hedef olarak koydular.

Bölge müfettişlikleri kuruldu. Bu müfettişlikler de; değişik dönemlerde, benzer raporlar yazdılar. Bu raporlar, bölgenin, kendi perspektiflerine göre yeniden şekillendirilmesi amacıyla; şiddetlenen devlet baskısına zemin hazırladılar.

İsmet İnönü, bu uygulamalara damgasını vuran siyaset adamlarındandı. “O planın gereği” olarak yapılanları anlatırken, şu ilginç detaylara da dikkat çekmişti: "Biz doğu meselesi ile uğraşırken, bunun bir ucundan iskan meselesine dayandığını da fark etmiştik. O zaman, galiba 1935-36 senelerinde olacak, Birinci Umumi Müfettişlik buna teşebbüs etti. Karadeniz bölgesinden Muş civarına, Van ve Diyarbakır bölgelerine muhacir getirdik, yerleştirdik. Şimdi bu vesile ile söylemek isterim ki, bu memlekette ergeç bir iskan politikası uygulanacak ve gerek ormanlık köylerde, gerek dağlık yerlerde geçimini sağlayamayan halk bir yer değiştirmeye tabi tutulacaktır." (Sebahattin Selek, İnönü'nün Anıları, s.530)

DERSİM'İ ANLAMAK

Haberin Devamı

Dersim'i anlamak için, geçmişe bakmak gerekiyor. Cumhuriyet'i kurarkenki “ana hedef”, bir “ulus devlet” yaratmaktı. Bunun yolu da, “kurucu mantığa” göre; toplumu homojenleştirmek, yani tek tipleştirmekti. Bu tektipleştirme hedefinin ilk uygulamalarını; İttihat Terakki iktidarları, Osmanlı'ın son döneminde gerçekleştirdiler. Ermeniler, 1915'te "halledildi". 1923 Lozan anlaşmasıyla da, Mübadele kararı alınarak, Anadolu'nun kadim Rum nüfusu “temizlendi”.

1925 Şeyh Said İsyanı, bu “tektipleştirme”nin, uzun yıllar sürecek “temel hedef”ine doğru ilerlemek isteyen yaklaşım açısından, bir kırılma noktasıydı. “Mesele”nin geçici olarak halledildiğine inanan kurucu akıl; bu kez, bir başka farklılığı hedef aldı: Kızılbaş Kürtler. Aslında, 1921’de, “Milli Mücadele” sürerken; Koçgiri'de Kızılbaş Kürtlerin tenkili için, Sakallı Nurettin Paşa ilk hamleyi yapmış ve bir katliamı gerçekleştirmişti.

ÖNCEDEN HAZIRLANAN PLAN

Haberin Devamı

1937’de başlayan Dersim harekatı, “bir isyanın bastırılması” olarak anlatılmak istense de; bütün belgelerden, raporlardan, harekatın, çok önceden hazırlanan bir planın parçası olduğunu görebiliyoruz.

Celal Bayar, 1937 Eylül'ünde, İnönü'nün yerine geçti. Başbakan olarak, 29 Haziran 1938'inde Meclis'te yaptığı konuşmada; Dersim'de neler yapıldığını şöyle anlattı: "Dersim'de bir Islahat programımız vardır, bu program yürümektedir. Yol, köprü ve mektep inşası suretiyle geçen sene askeri harekat yapıldı(...) Dersim için tatbik ettiğimiz programın icabı olarak bu meseleyi sureti katiyede tasfiye etmek için alacağımız bir tedbir daha vardır. Yakında ordumuz Dersim havalisinde manevralar yapacaktır. Bu münasebetle ordumuz, Dersim için vazife alacak ve umumi bir tarama hareketi ile tedip kuvvetlerine destek olaraktan, bu meseleyi kökünden söküp atacaktır."

Haberin Devamı

Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyelerinden Şükrü Aslan, katliam için yapılan hazırlıklara ilişkin, ilginç bir ayrıntıya dikkat çeker: "1938'de Dersim'de yapılacak harekat için her şey hazırdır. O kadar ki o yıllarda Elazığ'da Turan Matbaasında köy baskınlarının, ev yakmaların nasıl yapılacağını vb. anlatan bir kılavuz kitap bile bastırılır."

Sonuç olarak, Şeyh Said isyanından başlayıp, 1930 Ağır isyanıyla devam eden, Dersim katliamıyla iyice derinleşen "devlet terörü"nün; şöyle bir “temel mantığı” vardır: Türkiye'yi “medenileştirmek” ve tek tip bir ulus yaratmak. Bir tür otoriter modernleşme projesi olan bu projenin; ilhamını, Fransız İhtilali’nden aldığı, bilinen bir gerçektir.

KİMLİKLERİ YOK EDEN UYGARLAŞMA

Haberin Devamı

Bu teoriyi, bugün de; Onur Öymen gibi CHP'liler, açıktan savunuyorlar. Cumhuriyet'in, “Kürtleri uygarlaştırmak” amacıyla hareket ettiğini ifade ediyorlar.

Bunların yanlışlığı, şimdi daha iyi görülüyor. Kimlikleri zorla yok etmek, ya da zorla asimile etmeye kalkışmak; çok büyük acılara yol açtığı gibi, “istenilen amaca” da ulaştırmıyor.

Türkiye'de bugün, Kürtler de var, Aleviler de...

Dersimle yüzleşmek; bu gerçeklerin kabulünün de ötesinde, yeni bir “Türkiye projesi”nin nasıl şekillenebileceğine dair ipuçları da verebilir: “Kimliklerin kabulü” temelinde, çok sesli, çok kültürlü bir demokrasiye doğru ilerlemek, ancak bu yüzleşme ile mümkün olabilir.

Dersim'da yapılanları bir “uygarlık projesi” olarak görenlerin; demokrasi yolculuğunda, tökezlemeden yola devam etmeleri imkansızdır.

Yazarın Tüm Yazıları