Paylaş
"Kafkasör, Artvin’in yayla şenliklerinin yapıldığı vadinin adı. Bu şenlikte boğa güreşi de yapılıyormuş. Artvin Barosu Başkanı Bedrettin Kalın’ın yol göstericiliğiyle, arabamız değişik türden ağaçlarla kaplı ormanın içinde kıvrılarak tepeye ulaştı. Hopa-Artvin yolu 70 kilometre, ancak o kadar çok viraj var ki, buraya ulaşmak iki saati buluyor.
Hopa’dan Borçka’ya geldik. Çoruh nehri üzerine kurulan Borçka barajı bütün vadiyi egemenliği altına almış. Doğanın dengesi bozulmuş. Setler, baraj kenarında yollar, tüneller. Bu şekilde 40 kilometre gidip Artvin’e ulaştık.
Hopa-Borçka yolu rüya gibi. Bir yeşil denizi. Kızılağaçlar, çay bahçeleri, çevreyi sulayarak akan dereler... Borçka-Artvin arası baraj nedeniyle epeyce tahrip olmuş. Artvin’e geldiğinizde Çoruh vadisinin tamamen bir şantiyeye döndüğüne tanık olduk. Dağlar tıraşlanıyor, setler yapılıyor ve dünyanın en çirkin yapılarından oluşan binalarıyla yeni bir olumsuz örnek yaratılıyor.
Kafkasör, Artvin’in tepesine asılmış yeşil bir çelenk gibi. Yükseldikçe değişik çam türleri, sedir ağaçları ortaya çıkıyor. Hava serinliyor. Aşağıda sıcaktan yanan bizler, serin rüzgârın etkisiyle üşümeye başlıyoruz.
Dağların bu kadar yeşil, bu kadar güzel olduğu bir başka yer var mı, diye kendi kendime soruyorum. Yüzlerce değişik bitki türü, kuşların konakladıkları değişik göllerle, burası çok etkileyici.
Artvin Barosu Başkanı Bedrettin Kalın, yandaki bir tepeyi gösteriyor. “Oral bey ne olur Cerattepe’yi yazın” diyor. Ne olmuş Cerattepe’ye diyorum, anlatmaya başlıyor: Buraya çok yakın bir yerde Murgul Bakır çıkarma ocakları olduğunu bilirsiniz. Şimdi bu güzelim dağları ve tepeleri yok edecek, yeni bir ‘maden arama saldırısı’yla yüz yüzeyiz.
Kanadalı ‘İnmet Mining’ isimli bir şirket bakır çıkarmak için bir ruhsat alıyor. Asıl amacının ise siyanürle altın elde etmek istediğine inanılıyor. Yeşil Artvin Derneği harekete geçiyor. Ruhsat Erzurum İdare Mahkemesi tarafından iptal ediliyor. Madenciler Danıştay’a başvuruyor ve bir usul hatası nedeniyle karar bozduruluyor.
Bu arada binlerce ağaç kesiliyor ve orman tahrip ediliyor. Artvinliler usul eksiğini giderip mahkemeye başvurup ruhsatı yeniden iptal ettiriyorlar. Ancak kesilen ağaçlar kesildiğiyle kalıyor.
Baro Başkanı Kalın, davayı kazanmalarına rağmen endişeli olduklarını ifade etti. Çünkü madencilerin her an değişik yollarla harekete geçebileceklerini düşünüyor.
Kalın, anlatımını şöyle sürdürdü: “Bu bölge biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ve tehlike altındaki dünyadaki 25 karasal ekolojik bölgeden birisidir. Kafkas ekosisteminin bir devamı ve doğal yaşlı ormanların ender yaşam alanlarındandır. Ülkemizin taraf olduğu Bern, Rio, CİTES sözleşmelerinde koruma altına alınan bitki ve hayvan türlerinin yer aldığı bir doğa cennetidir.”
Artvin, bir yamacın çevresine kurulmuş kıvrımlı yolların şehri. Değişik ve etkileyici bir şehir. Sürekli yokuş çıkan ve inen insanların kenti. Yeşil bir dünya içinde yaşayan bir şehir. Yapılaşma çok çirkin, doğanın güzelliğine uyuşmuyor.
Daha acısı, burada yapılan barajın yarattığı tahribat. Artık Artvinliler baraja razı olmuşlar. Elektrik üretiliyor diyorlar. Fakat Cerattepe’ye yönelik gözlerden, girişimlerden büyük endişe duyuyorlar."
O zamanki şüpheler haklı çıktı
8 yıl önceki yazımda (o zamanlar bu tartışma hiç gündemde yoktu) dönemin Artvin Barosu Başkanı Bedrettin Kalın'ın iddiası şuydu: “Kanadalı bir şirkete bakır madeni gerekçesiyle ruhsat verildi, ancak asıl amaç siyanürle altın elde etmek."
Geçen 8 yıl boyunca tahminler aynen gerçek oldu. Vehim sanılan endişeler, bir tehdide dönüştü.
Şu anda altın madeni açmaya çalışan Cengiz Holding, Artvin’i çevreleyen tepe ve dağlarda madencilik faaliyetine girişmek isteyen ilk şirket değil. Artvinliler, 1990’lar boyunca Cominco Madencilik, 2000’li yılların ilk yarısında da, Kanadalı IMNET Mining’e karşı benzer bir mücadele yürüttüler ve her ikisinde de başarılı oldular.
Uzun uğraşların sonunda, Kanadalı şirketin, bölgeye ait madencilik ruhsatı, 2008 yılında Danıştay tarafından bozuldu. Artvin rahat bir nefes aldı.
Bu rahat nefes, iki yıl sürdü. 2010 yılındaki Maden Yasası'yla bölge yeniden madencilik faaliyetine açıldı.
2012’de gerçekleşen bir ihalenin ardından, 4361 hektar büyüklüğünde devasa iki alanda, madencilik hakkı, Özaltın şirketine verildi. Artvin Arhavili Özaltın, kısa bir süre sonra, bu hakkı daha büyük bir “oyuncu” olan (komşu Rize menşeli) Cengiz Holding’e devrediyor.
Şimdi Cengiz Holding çok tartışmalı yargı kararları ışığında, kazılara başlamaya çalışıyor.
Yöre halkı, etraftan gelenlerden de destek alarak direniyor.
Bu direniş, bir doğa direnişi. Ancak birçok benzer olaydaki gibi, tepki giderek siyasileşiyor.
Konunun siyasi boyutu tartışılabilir…
Ancak, eğer bir bölgenin halkı, doğayı tahrip edeceğine inandığı bir maden arama faaliyetine yıllardır karşı duruyorsa, bunu hayati bir tehlike olarak algılıyorsa, demokratik bir rejimde, halkın tepkisine saygı gösterilir.
Paylaş