Olimpos’un en eski zamanlarını bilenler anlatıyor, "Buraya ilk geldiğimizde elektrik bile yoktu, Kadir’in ağaç evleriyle beraber gelişmeye başladı her şey. Ve şimdi neredeyse küçük bir kasaba".
Geçen hafta gittim Olimpos’a, ki dokuz yıldır filan her yaz mutlaka üç-dört gün giderim, daha eski günlerini bilenler hakikaten doğru söylüyor: Giderek şehirleşiyor Olimpos, sade ruhuna pek uymayan bir konfor yerleşiyor topraklarına.
Klimalı bungalovları, kokoreççisi, mobil bankası, derme çatma da olsa açık hava sineması, lazer ışıklı Reina/Sortie kırması diskosu, rock barları ve tabii tüm bunlara eşlik eden yoğun bir kalabalık.
Elbette hiçbir yer aynı kalmaz, illa ki değişir, değişime uğrar.
Ama burası doğası, caretta caretta’ların yumurta bıraktığı sahili, nefis denizi ve antik kent kalıntılarıyla önemli bir yer. Özen göstermek gerekiyor.
Ama her Türk toprağı gibi buraya da yeterince özen gösterilmiyor.
Gezi tekneleri sahilde saatlerce demirleyebiliyor. Ancak Sahil Güvenlik geldiği vakit geri çekiliyor. Sahil deseniz, naylon torba ve gazete uçuşuyor, dikkatsiz insanlar sayesinde.
Bir de tabii, o eski "dışa daha kapalı" günlerini bilenler için Olimpos hafiften aile yeri de olmaya başlıyor. Çoluklu çocuklu, kavunlu karpuzlu...
Ya da çevre ilçelerden kopup gelen delikanlıların yabancı kızlarla diskoda kesiştiği sıradan bir yer.
Yine de Olimpos’ta tuhaf, insanı buraya bağlayan bir büyü var çözemediğim: Denizine girip açılınca her şeyi unutuyor insan. Umarım bu büyü, her tür değişime rağmen hiçbir zaman bitmez.
Pop atlası
n Kenan Doğulu "buçuklu" albümlerine bir yenisini ekledi: 7.5
Hani adı büyük harflerle yazmasa, fotoğrafına bakarak pek de tanınmayacak bir halde Doğulu albüm kapağında. Photoshop yapayım derken ayar kaçmış yani.
Albümde Shake It Up’ın 11 adet versiyonu var. Bir şarkının bu kadar çok versiyonunun olması biraz fazla değil mi? Yurtdışı single albümlerine bakın, single’ı yapılan şarkının en fazla beş adet filan farklı remiksi olur. Ama burada 11 tane var! Burada da ayar kaçmış...
Benim en çok sevdiğim Shake It Up versiyonları ise 07 ve 08 numaralı olanlar.
Çakkıdı’nın ise üç adet remiksi var. Ama bu hit için tren kaçmış durumda. Şarkı popülerken (yani geçen yaz) çeşitli mekanların DJ’leri arka arkaya kendi remikslerini çalıp durdular zaten.
n Çıkalı iki-üç ay oldu ama iyi bir albüm olduğu yeniden yeniden yazılabilir, Bedük’ün "Even Better"ı. Dördü Türkçe, kalanı İngilizce 15 şarkılık albümde Bedük her şeyi kendisi yapmış. Şarkıları da prodüksiyonu da aranjeyi de. Sonuç? Karizmatik bir vokal, dinledikçe insanın daha çok dans etmek istediği hitler (Halen klibi dönen "My Woman" ve "Ters" favoriler)...
Sadece: Bedük konser verirken bermuda pantolon giymesin, albüm kapak versiyonunda olduğu gibi çıksın sahneye.
Gülşen Bubikoğlu’ndan Mozart modası
Zaman tünelinde gezinmeye devam. Bu hafta için seçtiğim sayfa, 27 Aralık 1985 tarihli Kelebek’ten.
Haberin başlığı şu, "Gülşen’den Mozart modası".
Ama bu Gülşen, Erol Köse’li ya da "Of Of"lu o Gülşen değil tabii; Gülşen Bubikoğlu.
O zamanlar kariyerinin zirvesinde Bubikoğlu. Zaten hatırlamamak mümkün mü, Gırgıriye serisindeki oyunculuğunu.
Bu serinin videolarını döndüre döndüre izlerdik. Nitekim tuhaf günlerdi...
Neyse, manşet haberinde şöyle denmiş, Gülşen Bubikoğlu’nun benimsediği "Mozart modası"na ilişkin: "Yeni yıl, modasını da beraberinde getiriyor. Ve yirminci yüzyılın sonuna yaklaştığımızda modacılar 18. yüzyıldan esintiler getirdiler. Fırfırlı kollar, dantel yakalar, cebe takılan köstekler, madalyonlar... Bu modayı ilk benimseyen ve uygulayan da Gülşen Bubikoğlu oldu".