Cuma günü ‘Pamuk eller tuşa, üşenmeyenler 2006 için alacağı kararları bizimle paylaşsın’ demiştim. İşte (sadık) okur kararlarından bir demet, devamı bir sonraki güne.
Her yılki gibi diyet ve bir bebek!
Bebek!
Diyet (her yılki gibi)
Bulunabilirse ve abuk soru barajlarından geçilirse bir iş.
İtalya tatili.
Herkesin gözü önünde olmayan, farklı lezzet sunan yeni yerler.
Sevdiğim insanlarla bol bol vakit geçirme.
2006’nın getirdiklerini cesaretle kabullenebilme. İyisi ve kötüsüyle...
(Çağla Öz)
Castro ölmeden Küba’yı görmek!
Tek gecelik ilişkilerden artık uzak durmak.
Mutlaka ama mutlaka yaza doğru şu göbeği eritmek. Para yatırdığım halde gidemediğim spor salonunun kapısından içeri girmeyi başarmanın bir yolunu bulmak.
İşyerimi başka bir yere taşımak (çok küçük ofisim, sığamıyorum).
‘Castro ölmeden Küba’yı gör’ diyenlere artık kulak asıp bu sene bir Küba seyahati yapmak.
Valla bunları yapsam yeter bana!
(Selin K.)
Hayalimdeki kafeyi bu yıl açmak
Yerine getiremeyeceğim sözler verip sonradan insanları, daha doğrusu kız arkadaşımı kırmamak.
Hayalimdeki kafeyi açmak için bu yıl biraz daha çabalamak.
Biraz daha fazla kitap okumaya çalışmak (2005’te hiç okumadım desem yeridir. Utanıyorum kendimden).
Bir motosiklet almak.
Bir de seks fantezileri tabii. Birkaç tanesini kafama koydum, bu yıl yapmak lazım! (Aykut Ş.)
‘Parti iptal olsun’ diyenler haklı mı?
Abdi İpekçi Caddesi’nde oturanlar bu yıl Nişantaşı’nda yapılacak yılbaşı partisinin iptali için valiliğe dilekçe vermişler. Nedeni de şu: O gece yapılan taşkınlıklardan dolayı evlerine rahatça girememek, hatta apartmanlarını tuvalet haline getirenlerden bıkıp usanmak.
Ben sadece ilk yılında katıldım Nişantaşı’ndaki sokak partisine. Çok iyi bir kalabalık vardı. Kimse kimseyi taciz etmiyor, hatta ayağına bile basmıyordu.
Sonraki yıllar her semtten akın olduğu için iş çığrından çıktı diyorlar. Ama böyle olması da gayet doğal. Çünkü şehrin yılbaşını şöyle canlı kanlı yaşayan tek semti burası neredeyse.
Bir de bu tip partiler yapıla yapıla öğrenilecek nasıl eğlenileceği. O yüzden Abdi İpekçililer biraz daha sabırlı olsun derim ben. Şehir, esaslı bir partiden mahrum kalmasın.
14 YTL’ye ucuz mu diyorsunuz?
Gazetedeyim, pat bir telefon. Pendik’ten Turgut Bey. Avukatmış. Geçen günlerde yazdığım yazılardan birine takılmış.
‘Levent’teki bir mekanda ana yemek 14 YTL, gayet iyi fiyat’ diye yazmama bozulmuş. ‘Bunun neresi ucuz?’ diyor Turgut Bey. Ben de, ‘Levent’teki şık bir restoran için ucuz’ dedim haliyle. Yoksa bu ve benzeri fiyatlar tabii ki çoğunluk için ‘ucuz’ değil.
Sonra muhabbet koyulaştı ve Turgut Bey, ‘Ya ne güzel yaşıyorsunuz siz, bir gece orada bir gece burada’ dedi gülerek. ‘İşim bu’ diye kıvırdım tabii.
Ama bazı geceler (gezgin) gönül, bir ev eşyası gibi sıcak yuvada pinekliyor tabii. Bu konuda da en çok sevgili Kanat Atkaya’ya özeniyor
(Bu konuda bakınız, Atkaya’nın İstanbul Life’ın Aralık sayısındaki ‘Mümkün olduğunca evden çıkmadan yaşıyorum bir süredir...’ diye başlayan şahane yazısı).