Paylaş
Sonunda Cankurtaran’daki surlarda cesedi bulundu.
Belden aşağısı çıplak ve hunharca katledilmiş olarak...
Haberi alınca Fatih Akın’ın Yaşamın Kıyısında filmi geldi aklıma.
Filmdeki Alman kadın da İstanbul’a geliyor, bir süre Çukurcuma’da yaşıyor, sonunda talihsiz bir şekilde öldürülüyordu.
Sarai Sierra’nın nasıl öldürüldüğünü henüz bilmiyoruz, ama tahminler üç aşağı beş yukarı aynı.
İşin kötüsü bu olaya dair İstanbul’da yaşayanların da bakış açısı üç aşağı beş yukarı aynı:
Tek başına çok dolaşıyormuş.
Issız yerlere, gece vakti gidiyormuş.
Tanımadığı kişilerle buluşuyormuş.
Bu tür yorumlar aslında şunu demeye getiriyor:
“Kendi kaşınmış”, “uslu durmamış”, “belanın içine dalmış.”
Yani, hak etmiş diyoruz alttan alta...
Tıpkı gelinliğiyle otostop çekerken tecavüze uğrayan İtalyan turist Pippa Bacca olayında, toplumun genelinin şu vahşi düşünceye sahip olması gibi:
Kaşınırsa olacağı budur...
Müjde Ar’ın Aysel Gürel’e mektubu
Müjde Ar, bu ay (7 Şubat) doğan ve yine ay bu ay (17 Şubat) ölen annesi Aysel Gürel için bir mektup yazmış.
Mektup, Telgraf Sanat dergisinin son sayısında yayınlandı.
Çok hoşuma giden o mektubu burada paylaşmak istedim. Buyrun, Müjde Ar’ın kaleminden:
“Canım Annem. Firuzem. Sevda büyüm. Orman kuytusu. Sana senin sözlerinle seslenmek istedim üzüm buğusu.
Biliyorum Firuze sensin.
Sen gittin gideli ben de şarkılar da öksüz kaldık. Kimbilir hangi yıldıza oturup dünyadaki nesline bakıyorsun.
Eminim oralarda da elinde kağıt kalem boş durmuyorsun.
Tıpkı bu yaşamdaki son nefesine kadar yazdığın gibi...
İnsan annesinin tanrıçası olduğunu ne yazık ki ölümünde anlıyor. Seni var eden kan, can uçup gidiyor. Bir başına dımdızlak kalıyorsun. Sen gittin gideli kendimi sönmüş bir balona benzetiyorum. Aramızdaki aşk ne büyükmüş...
Aramızdan ayrılınca hastanedeki odada bir müddet yanına yattım. Seni son olarak defalarca öptüm kokladım peri kızı.
Sana verdiğim bütün sözleri tutuyorum. Ölümümden sonra çok ağlamayın demiştin, işte bir tek onu yapamıyorum.
Çok özlüyorum sigara kokan yanaklarını. Kendine yaftaladığın (delinin) çocuk kalbini defalarca kırdığımı biliyorum, ama beni affettiğini de biliyorum kumru ayaklım.”
Kişisel notlar
İlahi adalet denen o büyülü şey gerçekten var!
Üstelik çok da uzun sürmüyor gerçekleşmesi. Hem de
beş-altı katıyla geri dönüyor karşı tarafa. Bunu bir kez daha deneyimlemiş oldum.
Onno Tunç bestesi Kurşuni Renkler’e kafayı yeniden taktım.
Sezen Aksu’nun yıllar önce bir konserde söylediği canlı kayıt özellikle, mükemmel!
Dön dolaş dinliyorum ilaç niyetine...
!f İstanbul filmleri için program yapıyorum. Hangi filme gitmeli, hangisini kaçırmamalı; onları belirliyorum.
Filmlerin çoğu Fitaş’ta izlenecek yine.
G-Mall’daki sinemanın kapanması kötü oldu, orası iyi bir alternatifti !f İstanbul için.
İstinye Park ise sürpriz oldu. Bakalım İstinye Park ahalisi !f İstanbul’a gerçekten ilgi gösterecek mi?
Yoksa bohem görünmek adına filmlere koşa koşa mı gidecekler?
Paylaş