Bir süredir her yerde dönüp dönüp onların şarkısı çalıyor.
Bir tür, Öykü ile Berk’in “Evlerinin Önü” türküsünün flamenko versiyonuyla bir anda patlama yapması gibi. Babutsa grubu da “Yanayım” şarkısıyla aynı patlamayı yaşadı, yaşıyor. Çünkü şarkıda her şey var. Biraz göbek havası, biraz roman havası, biraz Yunan şarkısı havası, biraz arabesk, biraz pop... Her şeyden önemlisi şarkı çaldığı zaman insan hakikaten yerinde duramıyor. En kasıntının bile kayıtsız kalamayacağı bir neşesi var “Yanayım”ın. Bu arada, Babutsa grubu elemanları (Ali, Peri ve Soner) aslen Kıbrıslı’ymış. Londra’da yaşıyorlarmış. Albümü de Londra’da yapmışlar. Zaten albümlerinin adı da “London Calling”. Bu kışın bir hiti yok derken, hit şarkı yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türkler’den geldi. “Yanayım”la yanmaya, o kırmızı rujlu dudaktan öpüp ısınmaya devam yani...
Asla yalnız izleme!
Paranormal Activity diye bir film var. Handycam’le çekilmiş, bir zamanlar epey gürültü koparmış “Blair Witch”in izinden giden düşük bütçeli bir korku filmi. Son haberlere göre Amerika’da Testere 6’nın gişesini çoktan sollamış bu film. Bizde de gösterime gireceği konuşuluyor, gösterim tarihi ise netlik kazanmış değil. Ama film şimdiden gençler arasında -korsanı sayesinde tabii- sohbet ve eşek şakası konusu. Çünkü filmdeki çift, gece uyuduğu zaman çok acayip şeyler oluyor. Yatak örtüsü kendi kendine havalanıyor, odanın kapısı durup dururken çarpıyor, fısıltılar duyuluyor, filan... Ve ertesi sabah tüm bunları yatak odasına koydukları kameradan izleyebiliyor malum çift! Belgesel tadında, “gerçekmiş” gibi çekildiği için de “Paranormal Activity” normal bir korku filminden daha çok korkutuyor. Bu yüzden olsa gerek, film “tek başına” izlenmiyor. Tek başına izlemek tavsiye edilmiyor. Akıllıca bir strateji. Bu sayede üç-beş kişilik arkadaş grupları halinde film seyrediliyor. Bu da filmin hem gişe yapmasına hem de fenomen olmasına en büyük katkıyı sağlıyor tabii. Çok paranormal bir hadise yani...
Dereden tepeden...
Facebook’tan kız kaldırma şarkısıyla konuşulan ısmail YK’nın son albümünü baştan sona dinlemeye karar verdim. Bir gece ansızın. Anlamak /anlatabilmek için. Artık trend bu: Yargılamadan önce anlamaya çalış, önce bir ne oluyor diye bak, sonra kararını ver... Denedim, evet. Sabrettim. Gel gör ki, hem sempatik YK’nın “e”leri söyleyiş tarzına dayanamadım hem de A1 şarkısı “Haydi Bastır”ın şu dizesi “nasıl yani?” olmama yol açtı: Haydi bastır, cinayetsin! Vazgeçtim anlamaktan...
Twilight serisinin esas kızı Bella hakkında yazmayı unuttuğum bir şey var. Bella günün sonunda şaşaalı, ihtişamlı ve zengin bir hayatı olan Edward’ı seçiyor. Sıradan, fakir bir hayatı olan Jacob’ı değil. Yani orta halli genç kızımız zengin oğlana varıyor. Gerçek hayatın fantastik aleme yansıması bu. ışleyiş hep aynı...
Sanırım sinemalarda seans öncesi gösterilen reklamlardan herkes şikayetçi. Nereden baksanız, film öncesi reklamlar yarım saate yakın sürüyor. Bir de buna pek yakında gösterime girecek filmlerin fragmanlarını eklersek, tam bir işkence yani! Özellikle “Yahşi Batı”nın fragmanı çok uzun ve çok sıkıcı. Bir de üstüne fragmanda tok sesli bir adam bas bas bağırıyor ya, “Ulan helal olsun diyeceksiniz” filan diye. Sırf bu cümle yüzünden “Yahşi Batı”yı izleyeceğin varsa bile izlemekten vazgeçebiliyorsun. Niye bu kadar itici yapmışlar ki? Manasız...