Paylaş
Olay malum; Tarkan ödüllerini almak için Kral TV sahnesine son ana dek çıkmamıştı.
Tarkan’ın ödülünü verecek olanlardan biri de Hülya Avşar’dı. Haliyle Avşar elinde ödülle kalakalınca bozuldu.
Kim olsa bozulur.
Tarkan’ın o geceki davranışı manasızdı.
O gece için uğraşıp -iki şarkılık da olsa- playback olmayan sürpriz bir şov ortaya koysaydı daha şık olur, daha çok konuşulurdu.
Starlık kendini kulisteki deep freeze’de bekletmek değil yani.
O devirler geçti...
Peki Hülya Avşar abartmış mı? Bir hayli.
İçindeki kini kusmuş. Yoksa “bir metrelik adam” diye mahalle ağzıyla vurmanın bir alemi yok.
Avşar’ın dobralığını severim oysa.
Gerçekten içinden geldiği gibi konuşur. Hesap kitap yapmadan.
Ama işte bazen konuşurken çarpık tespitler çıkıyor ağzından.
Tarkan’a kızıp sözlerini fütursuzca savurduğu bu son Kıyı Lokantası çıkışı açıklamasında da aynı şeyi yapmış: “Bir okul yaptırır, vergide ciddi bir rekor kırar, o zaman sırf bu yüzden saygıyla karşılarım. Ama ben şimdi Tarkan’ı saygıyla niye karşılayayım?”
İyi de her ünlü kişi illa vergi rekoru kıracak, okul yaptıracak diye bir kural mı var?
Topluma yararlı oluyormuş gibi kendini gösterip saygınlık kazanmaya çalışmak da sahtekârca bazen.
İyi bir albüm, yıllarca dinlenecek iyi bir şarkı da saygınlığı getirir. Hatta iyi bir dans da...
Vergiydi, okuldu, sosyal sorumluluktu; iyi hoş, ama tüm bunlardan dolayı bir ünlüye saygı duymak da manasız.
Önemli olan yapılan iş...
Bay Billionaire yanılıyor
İstanbul’da da açılan Billionaire Club’ın patronu Flavio Briatore’ye “Türkler dans etmez” demişler.
O da böyle söyleyenlere şaşırmış; “Halbuki kulübümde dans ediyorlar.”
Bay Flavio’ya bunu fısıldayanlar yalancı değil aslında. Türkler gerçekten dans etmez. En fazla salınır. Gecenin ilerleyen saatlerinde Türkçe pop çalarsan eğer o zaman bu salınma az buçuk dansa dönebilir. Göbekler titretilebilir.
Bu arada Billionaire’de dans edenlerin çoğu da yabancı.
Briatore kulübüne gelenlerin hepsini Türk müşteri sanıyor galiba.
Hem arya hem de Bergen söyleyen tenor
Gece beraber çıktığım (saz) arkadaşlarım çok methettiler, bu gece kesin gideceğim.
Nereye mi?
Hayal Kahvesi Bistro’daki Nuri Harun Ateş konserine.
Bir kere Nuri Harun’un kendini sunuş biçimi gayet ilginç: “Kafası karışık kontrtenor” demiş kendisine.
Arkasında çalan müzisyen arkadaşlarına da “Kalp kırmayan erkekler orkestrası”.
Peki niye kafası karışıkmış Nuri Harun Bey’in?
Çünkü hem arya hem alaturka hem de Bergen şarkısı söylüyormuş arka arkaya. Hatta bazen Ajda...
Merak ettim, gidip izleyeceğim.
Kötü mü iyi mi, onu ayrıca yazarım.
Nuri Bilge Ceylan’ın Smart’ı
Nuri Bilge Ceylan sessiz sedasız yürüttüğü kariyerinde şahane başarılara imza atıyor.
Üstelik hayatını da pek değiştirmiyor.
Yıllar önce bir röportaj için gitmiştim.
Cihangir’de mütevazı bir evde oturuyordu. Ve Smart marka küçük otomobili vardı.
Bildiğim kadarıyla hâlâ da Smart’ı var.
Başkası olsa çoktan o Smart’ı atar, hemen altına daha pahalı/lüks bir araba çekerdi.
Kendisinin ‘bilge’liği esas burada yatıyor galiba: Kendini kaptırmamakta...
‘Çekme!’ diyorum
Japonlar’ın fotoğraf çekme/çekilme hastalığı tüm gezegence bilinir.
Peki ama sıradan bir otelin sıradan kahvaltı salonunun her köşesinde fotoğraf çekilme arzusu neyle açıklanabilir?
An itibariyle bu satırları o kahvaltı salonunda yazarken bir Japon anne, kızı tarafından kare kare fotoğraflanmakta.
Hiç abartmıyorum, kahvaltı salonunun her köşesinde çekim yaptılar. Fenalık geldi.
Peki ama ben neredeyim? Gondol memleketinde.
Cuma nerede olacağım? Adana’da.
Tüm bunların TRENLERLE ne ilgisi var? O da cumaya... “Avrupa-Adana tren hattı”nda...
Paylaş