Paylaş
O ağaca elin değerdi yani.
O an tam anlamasan bile bir ağacın nasıl dikildiğini görürdün, zihninde o bilinç bir şekilde yer ederdi. Şimdi işler pratik.
Daha önce bahsetmiştim. Mesela Ecording diye bir oluşum var.
Drone aracılığıyla tohum topu atıyorlar. Hızlı ve ulaşılamayan yerlere erişildiği için mantıklı bir yöntem. Ya da TEMA Vakfı’na bağışta bulunuyorsun, senin adına bir ağaç dikiyorlar, sertifikasını yolluyorlar. Ama açıkçası çocukluktaki o fidan dikme seremonileri çok daha masum ve içtenmiş.
Bizzat sahada olduğun ve toprağı daha iyi anladığın için...
Elbette o günler geride kaldı.
Yeni nesil ilhamlara her zaman ihtiyaç var. Mayısta başlayan ve kasıma kadar sürecek olan Venedik Bienali 17. Uluslararası Mimarlık sergisinde hayran olduğum şu iş gibi: Ego to Eco.
TOPRAK OLMADAN YETİŞİYORLAR
Danimarkalı mimarlık stüdyosu EFFEKT’in yaptığı bir iş “Ego to Eco”. Olay şu: Stüdyo dört farklı türden 1200 adet 1 yaşında ağaç dikiyor Venedik Mimarlık Biena-
li’nde kendisi için ayrılan alana.
Bu fidelerin gelişimini ise Kopenhag’daki ana ofisinden takip ediyor. Hidroponik adı verilen bir sistem sayesinde. Hidroponik, toprak kullanmadan bitki yetiştiren bir bahçecilik sistemi. Su ve besinler fidelerin kökleri etrafında sürekli dolaştırılıyor. Basıncı, nemi ve sıcaklığı izleyen sensörler ise Kopenhag’daki ofisten ayarlanıyor.
YENİ FİKİRLERİ ARAŞTIRIYORUZ
Sonuçta 1200 ağaç 6 ay boyunca Venedik Mimarlık Bienali’ndeki sergi salonunda bu uzaktan kumanda sistemle büyümüş olacak.
Bienal bittikten sonra ise mimarlık stüdyosu onları Danimarka’ya geri götürecek ve bir kentsel ağaçlandırma projesinin parçası olarak dikecek.
Stüdyo, bu ağaçların önümüzdeki 50 yıl içinde 1000 tondan fazla karbondioksiti emebileceğini tahmin ediyor. EFFEKT’çiler verdikleri röportajlarda şöyle diyor:
“Bu projeler günümüzün zorluklarına potansiyel çözümler sunuyor ve ekosistemleri düşünmenin ve tasarlamanın ne anlama geldiğini gösteriyor. Yaşamak ve inşa etmek, parçası olduğumuz ve bağlı olduğumuz ekosistemleri üretmek, tüketmek ve canlandırmak için yeni fikirleri araştırıyoruz.”
Bu proje yalnız değil
Ego to Eco adlı proje yalnız değil.
Aslında tüm Venedik Mimarlık Bienali’nin genel teması bu tür projeler üzerine kurulu.
Nitekim bienalin 2021 küratörü Hashim Sarkis’in sorduğu bir soru üzerine şekilleniyor tüm sergiler: “Birlikte nasıl yaşayacağız?”
Herkes ormanın niteliklerini öğrensin diye...
Ego to Eco üzerine olan yazıları okurken aynı mimarlık stüdyosunun 2017’de yaptığı bir başka proje karşıma çıktı: Forest Tower, yani orman kulesi.
Kopenhag’ın güneyinde bir ormanın içine kurulan, 45 metre yüksekliğindeki bir gözetleme kulesine bağlanan yürüyüş yollarından ibaret olan Orman Kulesi, bir tür “ormanı havadan yürüme yolu”.
Korunmuş ormanı deneyimlemek için yaratılan bu proje,
farklı ağaç türlerinin içinden nazikçe ve hassas bir şekilde geçiyor.
Bu yüksek yürüyüş yolunun bir diğer amacı da herkesin ormanın niteliklerini öğrenmesi ve keyfini çıkarmasını sağlamak.
Bizim için hayal mi bilmiyorum, ama yine de yazmadan duramadım.
Paylaş