Paylaş
HAYIR MARS’TA DEĞİL, MAĞAZADA!
Bülent Ersoy’un giyim tarzına hasta olmamak mümkün mü?
Lady Gaga bile duruldu, normale döndü ama Bülent Hanım direniyor!
Kendisinin bu fotoğrafı hafta içi çekildi.
2040 Mars koleksiyonundan özenle seçilmiş gibi duran astronot paltosuyla kızıl gezegeni değil, sıradan bir Nişantaşı mağazasını keşiflerde Bülent Hanım.
Oryantal edalı şıkır şıkır gözlüğüyle önünü nasıl görüyor bilmem ama her şeyiyle baştan aşağı stil bir tuhaflık abidesi işte.
Lakin bu haliyle acayip güzel Bülent Ersoy.
Jean pantolon giyip alışverişe çıksa gerçekten sıkıcı ve işte o zaman anormal olurdu...
TUT Kİ ASKERDEN TANIŞIYORLAR
Futbol alemi koca koca adamları nasıl da çocuklaştırıp içlerindeki ‘Alien’ın (Ridley Scott’a selam olsun) pörtlemesine neden oluyor, bir kez daha gördük.
Galatasaray-Tuzlaspor maçında yaşanan olaylardan dolayı... En tuhafı da maçtan sonra Gökhan Çıra’yla eşi Selin Ciğerci’ye dair ortaya atılan iddiaydı.
Bir anda çiftin askerde tanıştıkları fantezisi saçıldı ve buradan yürüdü sosyal medya tribünleri...
İyi de, tut ki durum gerçekten öyle. Ne var bunda? Ya da herkesin asıl hoşuna giden bu fantezi mi yoksa?
OYUNCUNUN TUHAF LAFI
“Yasak Elma”nın oyuncusu Eda Ece’ye bir röportajında söylediği “Öpüşmeyi sevmiyorum” lafı hatırlatılmış.
Eda Ece bu anımsatma üzerine gerçek hayatında da öpüşmeyi hiç sevmediğini söylemiş.
Özel hayatında neyi sevip sevmediği bizi ilgilendirmez de, bir oyuncunun böyle laflar edebilmesi cidden tuhaf. Rolün neyi gerektiriyorsa yaparsın.
“Bunu sevmiyorum” deme lüksün var mı?
SİNİR İTİRAF
Mehmet Günsür’ün İbrahim Selim’in programında yaptığı şu itiraf tuhaftı:
“Yüzüne bakamayacak kadar sinir olduğum bir oyuncuyla oynamak zorunda kaldım.
Bir daha da çalışmadık, zaten oyunculuğu bıraktı.”
Mehmet isim vermedi ama o oyuncunun
Özgü Namal
olduğu yazıldı.
Bazıları da Pelin Batu ismini öne sürdü.
Keşke daha profesyonel davranıp bu geçmişte kalan duygusunu kendine saklasaydı Mehmet.
Ona hiç yakışmadı.
Bitkinin de zekası var
Nasıl Ömür Gedik hayvanlarla ilgili her şeyi köşesine taşıyor, yakında ben de bitkilere dair aynı şeyi yapabilirim.
Ama merak etmeyin, asla sıkıcı olmak yok!
Peki neden bitki?
Bitki dünyasına daldıkça sürekli yeni bir şey öğreniyorsun da ondan.
Onca sosyal kelebeklik içinde yetiştirdiğim bitkilerden ilk öğrendiğim şeyi sorarsanız, hemen şunu söylerim:
Bitkiler sizin ve çevrenizde olup bitenin gayet farkında.
O nedenle, “Eve aldığım bitki iki hafta sonra kurudu” diyenlere yanıtım şu oluyor: “Çünkü bitkiyi unutmuşsun, ona evdeki koltuk ya da sehpa gibi davranmışsın. O da intihar etmiş!”
Hayır, oturup bitkiyle konuşmaktan bahsetmiyorum.
Bazen bir bakış atmak bile yeterli.
Nasıl evdeki kedi ya da köpeğin varlığını unutmanız mümkün değilse, aynı ilgiyi bitkiler de bekliyor.
Bu konuya dair ilginç tezleri olan kitaplar var.
İlki, “Bitki Zekası” kitabıyla Stefano Mancuso ve Alessandra Viola ikilisi.
Diğeri de “Ağaçların Gizli Yaşamı” kitabıyla Peter Wohlleben.
Özellikle “Bitki Zekası” kitabının dikkat çekici tezi şu:
“Bitkiler çevrelerinden bilgiyi alıp işler ve buna göre bir hayatta kalma stratejisi planlar.”
Yani: Bitki deyip geçmeyin! Onlar her şeyin farkında.
Paylaş