Paylaş
Levent’in orta yerinde, yeni nesil girişimcilerin ofis kiralayarak bir tür dayanışma topluluğu yarattığı, bol oyuncaklı dekorasyonuyla hemen dikkat çeken, ama günün sonunda turnikeden kartla geçtiğin Kolektif House’dayız.
Kimler? Farklı alanlardan kopup gelmiş 14 insan.
Aramızda Berrak Tüzünataç ve “Arada” filminin yönetmeni Mu Tunç da var. Ne için buradayız?
Ses meditasyonu için!
Doğrusu durumumuz ilginç.
Çünkü toplandığımız yerin hemen yan tarafında bir toplantı salonu var. İnsanlar hararetli bir şekilde tartışıp duruyor.
Biz ise minderlerin üzerine serilmiş, meditasyonun başlamasını bekliyoruz.
Bir yandan herkes merak ediyor: Başımıza neler gelecek? Ne olacak?
Önümüzde kocaman bir gong. Fimlerde filan gördüğüm türden. Ve irili ufaklı meditasyon çanakları...
Tayland’da gördüğüm türden.
‘ALFA’ DALGASINDA BULUŞALIM
Meditasyonu yapacak olan Rida Kıraşı önce kendini tanıtıyor. “Ses şifası terapistiyim” diye bir giriş yaparak.
Yıllarca bin çeşit meditasyon eğitimi aldıktan sonra Londra’da bu terapiyi keşfedince “İşte budur” deyip eğitimini almış.
Söylediği şeyler mantıklı:
Beynimiz günlük hayat içinde sürekli beta denilen yüksek ve hızlı dalga boyunda.
Bu dalgalar sadece uyuduğumuzda yavaşlıyor. Önce alfa sonra da teta ile delta dalga boyuna geçiyor.
Gong ve çanakların çıkardığı titreşimler de direkt bu dalga boylarına geçiş yapmayı sağlıyor.
Böylece derin uykuya gerek kalmadan bu sesler sayesinde 7 ila 8 dakika içinde meditasyona geçme şansı oluyor.
SONRA NE OLDU
Bu kısa açıklamadan sonra herkes minderlerin üzerine uzanıyor.
Rida önündeki her şeyden parça parça çalmaya başlıyor.
Hakikaten iki dakika sonra gevşiyor ve uykuyla uyanıklık arasında bir yerlerde gezinmeye başlıyorum. Hayır, çocukluğuma kadar inmiyorum ama bir boşluk hissi oluyor, tuhaf yani.
Interstellar filmindeki adamın finalde beşinci boyuta düşmesi filan gibi...
Derken, seansa katılanlardan birinin tatlı horlama sesine ve toplantı odasındakilerin gürültüsüne yenik düşüyor meditasyonum:
Zınk diye gittiğim yerlerden geliyorum!
Meğer meditasyon başlayalı 50 dakika olmuş.
Yani 50 dakikadır yerde yatıyormuşum.
SONUÇ?
Olayın bitiminde hissiyatlar ‘yaz türlüsü’: Kimisi memnun, “Beni çok etkiledi” diyor.
Kimisi tatminsiz, “Eh işte”.
Kimi gerçeklerden kaçıyor, kimi gerçeklerden...
Ama genel durum ortak: Suratlara istem dışı yayılmış olağan dışı bir gevşeme hali.
Trend böyle buyurdu: ‘O insanları hayatımdan çıkardım’
Sosyal medyada çok acayip ve hayli klişe bir trend var.
Genelde insanlar doğum günlerinde, önemli kararlar aldıklarında yazıyorlar bu duyuruyu.
Şu son ay tutulmasında yeniden pörtledi bu trend.
Kabaca yazılan şu:
“Beni üzen, enerjimi aşağıya çeken insanları bu tutulmada hayatımdan çıkardım. Siz de öyle yapın!”
Of tamam da, çıkara çıkara hayatınızda insan kalmadı arkadaşlar.
Acaba kendinizi mi çıkarsanız son olarak hayatınızdan?
Kırmızı Çizgi ile sevindiren sonuç
Önceki gün gazetede Vodafone’un pazarlama, marka ve strateji direktörü Esra Süzme ile bir araya geldik.
Geçen yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ilk kez duyurulan, temmuz ayında ise aktif olarak başlayan Kırmızı Çizgi sosyal sorumluluk projesinin sonuçlarını konuşmak için. Hürriyet ve Vodafone işbirliğiyle hayata geçirilen Kırmızı Çizgi butonunu son altı aydır tüm Hürriyet yazarlarında görüyorsunuz.
Butona bastığınızda yapay zeka yazılarda geçen tüm cinsiyetçi kelimeleri, deyimleri, hatta imaları tespit edip önünüze getiriyor.
O gün Esra Süzme ile Facebook canlı yayını yaparken öğrendim:
Kırmızı Çizgi başlamadan önce yazarların makalelerinde tespit edilen cinsiyetçi kelime oranı yüzde 11’miş.
Kırmızı Çizgi başladıktan sonra bu oran yüzde 7’ye gerilemiş.
Geçen hafta varılan son oran ise sevindirici: Yüzde sıfır!
Paylaş