Paylaş
Bir kere Airbnb’den kiraladığım evin sıkı kuralı şuydu, hemen uyardılar:
“Apartman kapısını dışarı çıkarken, gece gündüz fark etmez, mutlaka kilitle.
Misafirin geldiğinde bile aşağı inip kapıyı kendin açmak zorundasın. Otomatiğe basıp kapı açma olayı yok. Çünkü burada hırsızlık olayı çok fazla!”
Tamam dedim, hay hay.
Ama Buenos Aireslilerle tanıştıkça olayın korku boyutu biraz daha üst seviyelere tırmandı:
“Evin Congreso civarında mı? Aman geceleri pek yürüme oralarda, gasp çok. Taksiyle eve dönmeyi tercih et!”
“Bazen sokakta cep telefonuyla konuşurken bir anda gelip telefonunu da kapıyorlar, ona da dikkat!”
Böyle devam eden uyarılar zinciri ve insanların başlarına gelen hırsızlık olayları...
Meğer buranın başa çıkamadığı en büyük sorun buymuş.
Bu yüzden tek katlı evlerin caddeye bakan kısmı mesela hep kapı duvar.
Pencereler açık değil. O sıcağa rağmen uçuşan bir tül yok şöyle Latin Latin...
Dışarıdan bakınca kimse yaşamıyor sanıyorsun.
Oysa öyle değilmiş, meğer güvenlikten dolayı böyle yapıyorlarmış. Bir anda gelip soyulabiliyormuşsun.
Bazı restoranlar bile dışarıdan kilitliydi, düşünün!
Önüne geliyorsun ve garson gelip açıyor kapıyı. Yoksa ı-ıh giremiyorsun.
Peki bu uyarıları dinleyip ben ne yaptım?
Hiçbir şey! Endişe ederek yaşanmaz ki kuzum.
Bir de İstanbul’da yaşıyoruz, bu ne ki?
En iyi tango nerede izlenir
Sokakta tango izlemek için en iyi adres San Telmo’daki Plaza Dorrego.
Birbirinden iyi tangocular öğleden sonra bu meydanda durmadan dans ediyor.
Aralarında bir Türk’e de rastladım: 10 yıldır orada yaşayan Ayşe Gençalp.
Gece tango kulübe gitmek isteyenler için en eski ve iyi adresi de zaten Ayşe önerdi: Lavalle üzerinde tango kulübü.
Unutmadan-1: El Querandi adlı mekan tangonun tarihinin de aktarıldığı tematik bir şov sunuyor.
Unutmadan-2: La Boca’da dans edenler çok kötü. Dans etmekten çok sizinle yan yana fotoğraf çektirerek para kazanmaya odaklanmışlar.
Trump’ın izinden yürüyor
Buenos Aires’lilerin dilinde de siyaset var.
Devlet başkanları Mauricio Macri’nin Trump’ın izinden yürüyor oluşunu konuşuyorlar.
Macri, tıpkı Trump gibi mültecilerin ülkeye girişine artık izin vermiyormuş.
Türkiye deyince...
Sokak satıcısından tangocusuna, restorancısından avukatına...
Herkesin aklına Türkiye deyince önce terör olayları geliyor.
Sonra Türk
dizileri.
Binbir Gece mesela o dizilerden biri.
Nerede yiyip içmeli
Hızlıca bir liste veriyorum. Yolunu oraya düşürmek isteyene gün gelir lazım olur:
◊ Tipik Arjantin mutfağından uzak, farklı menüleriyle dikkat çeken Freud&Fahler ve Las Pizarras.
◊ Gizli barlar Floreria Atlantico, Victoria Brown ve The Harrison.
◊ Et yemek isteyene Don Julio, La Cabrera ve La Brigada.
◊ Sosyalleşmek için Rey De Copas ve Sans Deli&Drinks.
◊ Peru mutfağıyla Japon mutfağını harmanlayan Osaka.
◊ Lüks takılmak için Puerta Madero’daki Faena Oteli’nin havuz başı. Ya da aynı otelde geceleri yapılan erotik tango şovu, namıdiğer Rojo Tango.
Ayrıca Tegui ve Elena adlı restoranlar...
Neler benziyor neler benzemiyor
İstanbul’la Buenos Aires arasındaki benzer iki nokta:
Metrobüs ve sokağa hararetle tükürenler!
Benzemeyenler ise şöyle:
◊ Hayata aktif bir şekilde devam eden yaşlılar.
Avrupa’da bile bu kadar sosyal, aktif yaşlı görmedim. Buenos Aires’te hepsi sokakta, kafede, meydanda. Tek başlarına geziyor, gazetelerini okuyor ve tatlı tatlı yürüyorlar.
Bir de acayip şıklar!
◊ Tiyatro ve müzikal çılgınlığı!
Düşünün sadece cumartesi gecesi aynı anda 300 oyun sahneleniyormuş. Hepsinin önünde kuyruğa giren insanlar da cabası...
◊ Gazete ve dergi okuma tutkusu...
Öyle bir şey ki, bazı bulvarlar üzerinde peş peşe gazete-dergi satan bayiler var. Kafelerde titiz bir şekilde saatlerce gazete okuyanlar da gözlerimi yaşartmadı değil hani...
Bu iki şeyi sevmedim
Buenos Aireslilerin bazı tatlıları beni hiç açmadı. Mesela elle yenilen, şehrin en eski kafesi Tortoni’nin klasiği sayılan Churro.
Mesela süt karameli olarak tarifleyebileceğim aşırı tatlı Dulce de leche.
Para çekmek neden zor
Şu uyarıyı da sıkça duydum:
Hafta sonları ATM’lerde para kalmayabiliyor, önceden para çekmeyi unutma.
Bu uyarıya da kulak asmadım ama bir gün kredi kartı geçmeyen bir antikacıdan bir şey almaya kalkınca dersimi aldım!
Pazartesi olmasına rağmen hiçbir bankanın ATM’sinden para çekemedim. Para kalmamıştı!
En sonunda bir banka buldum. Onun ATM’sini de kilitlemişlerdi, “Saat dörtte açacağız” dediler. Neyse ki saat dörde çeyrek vardı!
Favorim şu oldu
Tabii ki Palermo Soho.
Butikleri, mekanları, duvarlarındaki rengarenk graffitileri ve çoğu tek katlı evleriyle öyle tatlı bir semt ki, burada yaşanır dedim!
Zaten en çok orada vakit geçirdim.
Paylaş