Hizmet süper: Gece dışarı çıkacaksınız, hatta sabahlamayı düşünüyorsunuz.
Bir de mekan mekan gezmek niyetindesiniz. Arabanızla çıksanız bir dert, çıkmasanız ayrı bir dert.
Alkollü polise yakalanıp ceza ödemek ya da daha fenası ehliyeti kaptırmak var. Secure Drive, yani özel şoför kiralama bunun için var. Artık kendi arabanıza sadece bir gece için özel şoför kiralayabiliyorsunuz. Bu fikri bulan girişimci, bir süre önce arkadaşlarıyla birlikte çıktığı gece aleminde alkollü olduğu için ehliyeti alınan Murat Şahin (Neden bu işe kalkıştığı ortada herhalde).
Bir ay önce Secure Drive’ı kurmuş Şahin ve şimdi tam 100 şoför çalıştırıyor.
Peki bu şoförün maliyeti nedir diye sorarsanız, yanıtı şu: Akşam 19 ila 24 arası kiralarsanız 50 YTL ödüyorsunuz, 24’den sonra ise 60 YTL.
Özellikle kadınların büyük ilgi gösterdiğini öğrendiğim bu servisin numarası da şu: (0216) 465 11 49.
Ayşegül Aldinç boğuldu, ben baktım
Ayşegül’le (Aldinç) Cihangir Sports Center’da karşılaştık. O bisiklette, ben kardiyoda terlerken. Dedi ki, "Çıkışta Cambaz’daki İstanbul Meyhanesi’ne gidiyoruz, sen de gel".
Ayşegül’ün deyimiyle "jimnastikhane"den çıkıldı ve dosdoğru Cambaz’a gidildi. Meğer İstanbul Meyhanesi ne ferah bir mekanmış. Tastamam bir Rum meyhanesi, mezeler Mari’den.
Ki otuzu aşkın mezesi var Mari’nin, hepsi birbirinden tadımlık.
Fi tarihinde, bir çekim için Ayşegül’e kostüm almak üzere Nişantaşı’nda turluyoruz. Midesi kazındı Ayşegül’ün, bir sandviç alıp yemeye başladı ayaküstü. Ama birden tıkandı boğazına dilimler. Öksürmeye başladı çaresiz.
Ben de o sıralar ’mesafe’den ölmek üzereyim, çelişkideyim hani: "Acaba sırtına vursam mı yoksa öylece durup geçmesini mi beklesem bu ölümcül öksürüğün". Baktım ki, Ayşegül kıpkırmızı oldu, eliyle işaret ediyor, "Sırtıma vur" diye. Kibarlığı, mesafeyi bırakıp kurtardım hayatını kısacası. İyi ettim galiba.
NOT: Bir "best of" yapsa Ayşegül Aldinç fena olmaz mı diye geçiyor içimden. Bu konuda baskı yapılmalı kendisine. Acilen.
Sayın Ankaralılara mektup
Anadolu Yakası’ndan Avrupa Yakası’na geçişleri, "Ankara’dan İstanbul’a dönüş" klişesine benzetince Ankaralılar ayaklandı ve haklı olarak, "Bir daha gelmeyin buralara" türünden (hassas) mail yağmuruyla ezilip büzüldüm.
Oysa ki bilseler (mahvederler beni), Ankara doğumluyum ve Ankara’yı severim. Ama şunu da kabul edelim, İstanbul’da uzun süre yaşadıktan sonra insana değil Ankara, başka bir yer yetmez. Dar gelir. İstanbul’dan (mümkünse şartlar) başka bir (kaosu bol) kente zıplamak gerekir.
Bir de o benzetmeyi şu manada yapmıştım (sayın Ankaralılar). Anadolu Yakası çok düzenli ve kitlesi daha az kozmopolittir Avrupa Yakası’na göre. Bu da tabii (maziden dolayı) bana Ankara’yı anımsattı.
Düzen iyidir, ama bazen sıkıcıdır işte. Öyleyken öyle.
Ankara demişken nostalji turu yapmadan duramadı, Kuğulu Park’taki kaz misali gönül. Şimdi sorarım Ankaralı’ya:
Tunalı Hilmi’de sakızlı dondurma satan bir dondurmacı vardı. Hálá orada mıdır?
Kavaklıdere, Kızılırmak sinemalarında hálá film izlenmekte midir? (Akün Sineması çok önceden nanay olmuş, ondan haberdarım).
Dost ve İmge Kitabevi ayakta mıdır? Peki ya Engürü Kahvesi?
Son olarak Batıkent, Eryaman gibi toplu konutlamalara yenileri eklenmiş midir?
Bizim ’gay kovboylar’
Ang Lee’nin Oscar yolunda hızla ilerleyen, en son Altın Küre’de dört ödül alan "Brokeback Mountain" filminde biri evli, iki kovboyun aşkı anlatılıyor ya, İstanbul’daki "gay kovboylar" nereye gider diye merak edene, şehir atlası hizmeti: Yüzde Yüz, Tek Yön ve Deja Vu.
Kısaca: Evli, çocuklu, hatta maço, ama erkeklere aşık olan yerli kovboyların sıkça uğradığı yerler. Teksas’a gitmeye gerek yok yani. Kovboy her yerde kovboy (görünüşte).