Olay şu: Memleketin en sıkı Ajda Pekkan fanı, müzik yazarı Naim Dilmener ’süperstar’ı hakkında bir kitap yazmaya niyetleniyor (böyle hitap ediyormuş Naim Dilmener Pekkan’a, hani "komutanım" der gibi, "süperstarım").
Ne yazık ki o kadar kolay olmuyor bu iş. Pekkan önce kitaptaki bazı bölümleri istemediğini söylüyor, Dilmener bu isteği yerine getirip çıkarıyor.
Üstelik kitap yayınlanmadan önce Pekkan’a gönderiliyor. Onay alınıyor son kez. Süperstar önsöz yazacağını bile söylüyor. Ama gel gör ki kitap çıkınca Pekkan toplatılması için dava açıyor! "Hakaret ve sövme niteliği taşıyan ifadeler içeriyor, kişilik haklarıma ağır saldırıda bulunuyor" diyerek.
Mahkeme bu talebi jet hızıyla reddediyor ve Dilmener’in kitabı "özgürlüğüne" kavuşuyor. Cumartesi günkü Milliyet’te röportajı vardı Naim Dilmener’in.
Tüm bu olanlara rağmen sükunetini koruyor, "Ne kırıldım ne de gücendim" diyor.
Ama cümlelerinden anlaşılıyor ki, bu süperstar çelişki karşısında şaşırmış tabii.
Ben esas kitabın toplatılma gerekçesi olarak sunulan şu ifade karşısında dumur oldum:"Türk toplumunun gelenekleri, aile yapısı göz önüne alındığında müvekkilim yıpranır..."
Sanırsınız ki kitapta çok acayip, çok fena şeyler anlatılıyor Pekkan hakkında.
Oysa yok öyle bir şey.
Peki nedir bu klişe gerekçeler? Topu Türk toplumuna atmalar, filan.
Zaten Dilmener aynı röportajda çok güzel yanıt vermiş bu zamazingoya:
"Ajda Pekkan’ı biz herkesin yapamadığını yaptı diye sevdik, saydık, başımızın tacı yaptık. O dönem kadınların çoğu maddi anlamda eşlerine bağlı, dolayısıyla eziliyor. Ama Pekkan örneğinde ekmeğini taştan çıkaran, bağımsız bir kadın var. Bu modelin neresi örf ve adetlere uygun ki?"
Kısaca: Süperstardan böyle bir davranış kimse beklemiyordu. Ben de öyle.
Naim Bey’den yola çıkarak, "Yakışmadı Süperstar’ım" diyorum.
İki farklı Merve
Bir hafta önce yazmıştım Kokosh’ta sahneye çıkan transseksüel şarkıcı Merve’yi.
Merve o yazıdan sonra iyice moda oldu, artık çarşamba ve perşembe hemen herkes orada, onun Huysuz Virjin’vari sahne şovuyla eğleniyor.
Bir de neredeyse tüm müşterilerine mikrofonu uzatıyor Merve, isteyen şakıyabiliyor dilediği gibi.
Cenk Eren ve Fatih Ürek de Merve’nin müdavimi. Gecenin sonunda Cenk’ten mutlaka "Sabahlar Uzak" şarkısı isteniyor. Gerçekten Cenk bu Kayahan şarkısını sahibinden daha şahane söylüyor. Kayahan’ın yeni Nilüfer’i Cenk Eren olabilir mi?
Bence olabilir, ne de olsa Kayahan şarkıları iyi yorumcularda hayat buluyor. Neyse konum bu değil aslında. Konum Merve’ler. "Ler", çünkü her transseksüel (ya da travesti) Merve kadar şanslı değil.
Misal, Bursa’da yaşayan Öykü Evren. Hafta içinde Bursa’da açtığı kahvehane medyada haber olmuştu. "Travesti ve eşcinsellerin ilk kahvehanesi" diye. O haber sonrası zabıtalar gelmiş ve "ruhsatsız" olduğu gerekçesiyle Evren’in mekanı kapatılmış. Oysa Evren diyor ki açıklamasında: "Bütün evraklarımız tamdı". Bundan sonra ne olacak bilinmez, ama önemli olan şu: Bu insanlar normal bir iş yapamadıkları için hep fuhuş seçeneğini işaretlemek zorunda kalmıyorlar mı (hayat testinde)?
O zaman her normal vatandaş gibi kahvehane açmaları ya da buna benzer girişimde bulunmaları neden engelleniyor ki?
Shakira-Beyonce örneği
Shakira ve Beyonce "Beatiful Lies" şarkısı için bir araya gelmiş ve çekilen klipte beraberce kalça sallamışlar ya, oradan aklıma geldi. Sonuçta her ikisi de dünyaca ünlü, hatta birbirlerine rakip iki şarkıcı. Ama ortak bir şarkı için bir araya gelebiliyorlar. Gayet akıllıca. Bir ara Madonna bile Britney Spears ile düet yapmış, ortak klip çekmişti.
Bizim ünlüler neden bunu akıl etmez? Mesela Hülya Avşar-Gülben Ergen ortak bir çalışma yapsa herhalde günlerce konuşulurdu. Ya da Kenan Doğulu-Tarkan.