Paylaş
Songül Öden’in pazartesi gecesi
Uniq Hall’da
sahnelediği “Lâl
Hayal” adlı tek kişilik oyundaki performansı sadece bana değil, tüm seyirciye bu duyguları hissettirdi.
Önce bir itiraf: Songül Öden’i şimdiye kadar sadece TV yıldızı olarak tanıyordum.
“Gümüş”ten, “Umutsuz Ev Kadınları”ndan...
Hiçbir dizisini de
doğru dürüst izlememiştim.
Ama zaten diziler bir noktadan sonra gerçek oyuncular için işkence gibi bir şey.
Dizi süreleri
uzadıkça o manasız bakışmalar, o anlamsız diyaloglar içinde kayboluyor hepsi.
Tiyatro sahnesinde ise oyuncuların esas performansına şahit olabiliyorsun.
Lâl Hayal oyununda gördüğüm Songül Öden de öyleydi; tüm oyun boyunca fişek gibiydi.
Bir kere yedi farklı karaktere büründü.
Tüm karakterlere anında girebildi; bir kez olsun sekmedi, enerjisi düşmedi.
Belki bir tek oyun metni eleştirilebilir.
Bazı karakterler çok karikatürize anlatıldığı için.
Ama onun dışında
Songül Öden tüm benliğini ortaya koymuş oyunda,
bin tebrik.
Marc ve Char
Marc Jacobs sosyal medyada, hepimizin gözü önünde evlenme teklifi etmişti sevgilisi Char Defrancesco’ya. Marc Jacobs sosyal medyada, hepimizin gözü önünde evlenme teklifi etmişti sevgilisi Char Defrancesco’ya. Bir flash mob sonrası, Prince’in “Kiss” şarkısı eşliğinde...Ve şimdi ikili New York’ta yaptıkları düğünle birkaç gündür gündemde. İkilinin 1930’lar kabare/caz çağı dönemini yansıtan dansçılar eşliğinde koca pastaya doğru ilerleyişleri şahaneydi düğünde.Bu koreografiyi belki bu yaz bizim sosyete düğünlerinde de görebiliriz. Öte yandan Marc ve Char’ın birbirlerinden ultra farklı giyinmiş olmaları da dikkat çekiciydi. Marc vatkaları iyice belirginleştirilip dikleştirilmiş takım elbisesi ve onun altına seçtiği sapsarı botla başka bir tarzdı. Char kadife ceketli smokiniyle bambaşka...Bir örnek giyinen sıkıcı çiftler geleneğini altüst etmiş oldular böylece...
Çernobil dizisini bekliyorum
Çevremdeki bir kısım arkadaşım 14 Nisan’ı heyecanla bekliyor.
Game of Thrones’un sekizinci sezonunun ilk bölümü o gün yayınlanacağı için...
Ben ise şu sıra izleyecek dizi arıyorum, ama pek bulamıyorum.
Netflix’teki Fransız yapımı Osmosis’e baktım, sarmadı.
Bilimkurgu/gizem dizisi güya ama olmamışlık akıyor üzerinden.
En sonunda Will Smith’in sunduğu, Darren Aronofsky imzalı One Strange Rock belgeseline sardım.
Uzay istasyonlarında uzun süre vakit geçirmiş astronotların bakış açısıyla dünya anlatılıyor. Görüntüler nefis, anlatımı basit ve anlaşılır.
“Dünyamız ne kadar da güzel” oluyorsun her bölümde ve “Biz insanlar ne kadar da şanslıyız”.
Asıl merakla beklediğim ise Çernobil nükleer santral kazasının anlatıldığı HBO dizisi. Emily Watson’ın başrolde olduğu “Çernobil” dizisinde anlatılan facia aslında o dönem Türkiye’yi de etkilemiş ama maalesef yetkililer hiçbir zaman radyasyon tehdidini ciddiye almamıştı.
Keşke o dönemlerin yerli versiyonu çekilse de izlesek...
Paylaş