Son Nuri, Son Mohikan ya da Son Cinsel

Halis Toprak birkaç doktora sormuş; yüzde 5, hatta daha azmış onun gibi adamlar Türkiye’de. “Onun gibi” derken?

Haberin Devamı

Malum işte, ilerlemiş yaşına rağmen performansı hâlâ iyi, hatta eskisine göre hiper seviyede olanlar.
Bu ve buna benzer bir sürü cinsel aysel ayrıntıyı dün Ayşe Arman’ın röportajında okuduk.
Bir yandan öyle komik şeyler söylemiş ki Halis Toprak, artık tepki göstermeyi filan unutup gülmeye başlıyorsunuz keh keh.
Hele ben röportajın hurili Nuri’li kısmında koptum mesela. Toprak demiş ya, “Cennette de 40 huri bekler”.
Ayşe de dayanamamış doğal olarak; “Bize de 40 Nuri yok mu?”
Kısacası Halis Bey bir sit-com karakteri gibi, gerçek değil sanki.
“Son Mohikan”, “Son ımparator”, “Son Cinsel”, “Son Perde”, “Son Arzu”, “Son Nuri”; artık dizinin adını ne koyarsanız koyun...
Nazlıcan da bu röportajdan sonra şöyle bir portre çiziyor kafalarda.
Hiç de öyle sanıldığı gibi şuursuz değil, ne yaptığını biliyor.
Çoktaaan Halis Ağa’nın dün-yasına uyum sağlamış, oyunu kuralına göre oynuyor, hatta ne münasebet efendim Ağa’ya kızıp istediğini söyleyebiliyor, “Ni-ye böyle dedin gazetelere” filan diye.
“Son Sultan”, “Son 17”, “Son Huri”; artık onun dizisinin adını da ne koyarsanız koyun.
Neyse ki sit-com’lar pembe diziler kadar uzun soluklu olmuyor.

Canı birini öldürmek istemiş!

Haberin Devamı

Henüz Münevver olayı sonuçlanmamıştı ki, ikinci “testereli olay” patlak verdi. Önceki gün Hürriyet’in üçüncü sayfasında manşetti, “Testereli kuzenin ürperten itirafı”.
Olay kısaca şu: Antalya’da yaşayan 28 yaşındaki B. Anıl, 11 yaşındaki kuzeninin kafasına önce bir el ateş ediyor, sonra onu testereyle parçalara ayırıyor.
Tamam, üçüncü sayfayı hep es geçenlerden olduğunuz için bir tuhaf oldunuz, mideniz kalktı.
Ama asıl mide (ve zihin) kaldıran kısım geliyor, buyrun:
B. Anıl polise verdiği ifadesinde, “O günlerde canım birisini öldürmek istiyordu, çok bunalmıştım” demiş!
ıster istemez aynı filmi anacağım. Michael Haneke’nin Funny Games’ini.
O filmdeki gençlerin de canı birilerine bir şey yapmak istiyordu.
Sıkılıyorlardı. Ve gözlerine kestirdikleri bir aileyle ölüm oyunu oynuyorlardı.
ısteyene, şiddetin anatomisine girmek isteyene daha beter bir film daha var, Japon işi “Battle Royale”. Haneke’nin filmi kadar düşündürmüyor, bilgisayar oyunu tadında ilerliyor.
Ama konusu ilginç: Gelecekte geçen filmde hükümet, şiddet eğilimli gençleri yola getirmek için “madem öyle aha işte böyle” tarzı bir yöntem belirliyor. Buna göre her yıl seçilen “sorunlu liseliler” ıssız bir adaya tıkılıyor.
Sonra da hükümet oyunu başlatıyor.
Liseliler birbirini öldürmeye başlıyor. Çünkü oyunun tek bir kazananı olacağı ilan ediliyor ve bu yüzden film boyunca en yakın arkadaşlarını öldürmekten çekinmiyor liseliler.
En fazla 40 dakika dayanabilmiştim bu filme, onu da söyleyeyim.
şimdi merak ettiğim, ikinci testereli vakanın daha derinine/psikolojisine inebilecek mi medya?
Yoksa hikayede “seks” unsuru olmadığı için reyting yapmaz kaygısıyla güme mi gidecek B. Anıl’ın “Canım istedi, öldürdüm” şeklindeki dehşet hikayesi...
Meraktayım, sadece “anlamak” adına.

Bıktıranlar

Haberin Devamı

13G ve Twitter: ıki yeni yaz eğlencesi. Ama her teknolojik yenilik gibi kısa sürede bıktırdılar. Geçenlerde Hürriyet Pazar’da Tolga Tanış’ın teknolojik yeniliklerle ilgili nefis bir “döngü” yazısı vardı. Durum şuymuş: Yeni bir şey çıkıyor, hemen popüler oluyor, sonra yeni bir şey daha. Derken hepsini bir çırpıda eskitiyoruz. Ve hop yeniden klasik olana geri dönüyoruz. Neyse uzatmayayım, arşivlerden girip okuyunuz, iyi yazıydı.
23G’ye hemen uyum sağlayanlar: Tabii ki Gülben Ergen! Kendisinin internete olan müthiş merakını, sms yazmadaki ışık yılı hızını cümle alem biliyor. Ama şu son çıkan haberler gereksizdi.
Doğum sonrası ilk konserini Kıbrıs’ta vereceği için çocuklarından ayrı kalacakmış Gülben, ama 3G sayesinde onları telefondan görebilecekmiş, filan. ıyi de bunun için 3G’ye gerek yok ki! Çocukların dadısına bir msn açarsın, bir de cam, oldu bitti...
3Megaloman söylem: Hıncal Uluç yayınlanan son röportajında yine megalomanlığından dem vurmuş. Ama bu yeni bir şey değil ki, zaten biliyoruz. Neden yıllardır aynı söylemi kullanıyor, anlamıyorum. Aynı şekilde Fettah Tamince. O da benzer söylemin fanatiği. Son röplemesinde “Ben efsaneyim” demiş.

Yazarın Tüm Yazıları