Seyfi Bey’in durumu

Malum dans yarışmasının yenisine rastladım televizyonda geçen cumartesi.

Bu yarışmada, Seyfi Dursunoğlu’na Huysuz Virjin olarak ekrana çıkma izni vermedi ya RTÜK dükleri (aralarında düşes de vardı di mi? Pardon, pardon).

Maalesef Seyfi Bey de bu yasağa uymuş/boyun eğmiş, belki de program boyunca yaptığı "para, para, para" esprileri gerçek olmuş işte:

Huysuz Virjin kılığından/ruhundan vazgeçip takım elbiseyle ve pek bedbaht çıkmış seyircisinin karşısına. Aslında rahatsızlığı yüzünden okunuyor, kanto çalmaya başlayınca orkestra mesela, ne yapacağını bilemiyor Seyfi Bey. Nitekim dayanamayıp Huysuz gibi değil de, hani daha usturuplu, daha ürkek kanto yapıyor. Esprileri de öyle.

Yine Huysuz gibi, ama işte daha köşeli...

O kadar acıklı bir durum ki, insan Seyfi Bey’den şöyle bir gol bekliyor aslında.

Programın sonunda birdenbire Huysuz olarak çıksın, "Beni beğenen böyle beğensin" deyip ansızın çeksin gitsin. Çok mu zor? Nedir yani bu inat, öyle ya da böyle illa var olma çabası?

Oysa bir rest çekersin, hiç silinmezsin bellekten. En azından tutarlı memorilenirsin.

Dükler de düklüğüyle kalır...

Her şey bin kalori için

Hafiften (kıyamıyor, hafiften diyorum) bir Türk kası oluşunca (anlayınız, göbekkk) şart oldu kalorileri hızla eritmek. Ama öyle kardiolarla hızlı kalori verilmiyor.

Ayrıca koş koş insan sıkılıyor, konsantrasyon kayıp gidiyor Alis Harikalar Diyarı’na, filan.

Hal böyle olunca, bir arkadaş önerisiyle, Club Sporium dolaylarında bir saatte zart diye bin kalori verilebilecek bir ders buldum (ona da bir ders katılındı, orası ayrı).

Bin kalorilik bu dersin adı, Mixed Martial Arts, kısaca MMA yani.

MMA aslında iki sporun birleşimi: Muay Thai Kickbox ile kendini savunma sanatı diye özetlenebilecek Jiu Jitsu’nun.

Özellikle bu Jiu Jitsu, doğduğu yer olan Brezilya’da, ardından Amerika ve İngiltere’de adeta bir çılgınlıkmış.

Ta oralarda ders alıp bu sanatı öğrenen Türk hoca Burak Değer söyledi.

Dedim ki, bu çılgınlık hali beni ilgilendirmez, yeter ki bin kalori verilsin...

Nitekim ders sonunda tekme, yumruk, dirsek atmaktan ter içinde kalınca çaktım durumu: Değil bin, beş bin kalori gitmiştir bünyeden.

Bu arada: Hoca bey dizimin kuvvetli olduğunu söyledi, acayip vuruyormuşum.

Sigara meselesi

Sadece geceleri içkinin yanında, arkadaşlardan bir tane-iki tane sigara alıp otlanan, onların deyimiyle "aslında sigarayı ziyan eden" bir sosyal içici/fena halde pasif etkilenici olarak, aslında aşırı sigara dumanlı mekanlardan hiç hoşlanmıyorum.

İnsanın sesi kısılıyor, gözü yaşarıyor; böyle hassas durumlar hasıl oluyor yani.

Hatta en son Paris’te girdiğimiz bir kulüpte ölüyordum resmen.

İçerisi sigara dumanından görülmüyordu. Ama gel gör ki, ocak ayından sonra Fransa’da da başlıyormuş sigara yasağı.

Bu kez kesinmiş. Eğer konuyla ilgili kanun teklifi yasalaşırsa bizde de. Gerçi çoğunluk "her yerde nasıl uygulanacak ki" diyor. Kahvehanelerde filan.

Ama emin olun Fransızlar da aynı şeyi (kara kara) düşünüyor. Öyle ya da böyle, çıkarsa bu yasa, tiryakiler soluğu mekan dışında alacak ister istemez. Bir tane tüttürüp tekrar içeriye girecek.

DUMANSIZ NOT: Sigara bağımlılığıyla ilgili kapsamlı, hoş bir site var: sigarayason.com

Tiryakilerin bir göz atmasında fayda var, bırakmak/azaltmak/nefes almak için.

McQueen’in aynalı maskesi

Alexander McQueen moda dünyasının bir tür Jean Genet’si, kötü çocuğu, kalıplara sığmayanı, kendi deyimiyle "Galliano gibi sakin olmayanı".

Son koleksiyonundan parçaların sayfa sayfa sergilendiği L’Officiel Hommes’da yine coşmuş, "nasıl yani" dedirten işler yaratmış.

Bunlar içinde benim en çok hoşuma giden aynalı maske oldu.

Maske yüzün tamamını kaplıyor.

Takınca da, tıpkı fotoğraftaki modelde olduğu gibi, gökyüzü/bulutlar filan görünüyor.

Şahane bir yansıma, esas yüzü yadsıma hali yani. Zaten McQueen maske olayına kafayı takmış.

Maske takıklığını aynı dergideki röportajda şöyle açıklıyor: "Maske gizem yaratmanıza yardımcı oluyor. Ayrıca hem çok sert hem de çok yumuşak olabilen bir şey maske. Örttüğü için yumuşak, ardındaki ise sert. Tıpkı benim karakterim gibi".
Yazarın Tüm Yazıları