Paylaş
Devamı da var:
“Belki buradaki enerjiden ya da ilgiden daralıyor olabilirim.”
Şevval Şahin’i şımarıklık ya da vefasızlıkla suçlayabilir miyiz?
Bana kalırsa hayır. İnsan sevdiği kişilerden, şehirden, ülkeden, alışkanlıklarından, hatta kendinden bile daralabilir.
Daralma, sıkılma hakkı sonsuz.
Kaldı ki Şevval Şahin’in durumu farklı. 6 yaşında ailesiyle İngiltere’ye taşınmış.
19 yaşına kadar da orada yaşamış.
Sadece son 2 yıldır Türkiye’de. Yani buradaki enerjinin ona uymaması gayet doğal. Düşünüyorum da, buradaki enerjiye nasıl da uyumlanmışız biz.
Sosyal medyada dönen, “76 ile 86 yılı arasında doğanlar neler neler gördü, bize madalya takmalılar” muhabbetine girmek istemiyorum ama doğruluk payı var:
Ne kadar daralsak ve bunalsak da, ne olur olsun yaşamaya devam etme enerjisi var hepimizde. Bunun şahane bir şey olduğunu da savunamıyorum.
Sadece alışmış, uyumlanmışız işte.
Hani gönül Şevval gibi olanaklar denizinde yüzmek isterdi.
3 ayda bir gitmek, sonra geri gelmek.
Sonuçta, dışarıdan bakınca daha iyi anlaşılıyor büyük resim.
Hep içinde kalınca tıkanıyorsun.
Sırası mı?
Artık herkes kendini bir deprem profesörüne daha yakın hissediyor galiba. Kimisi Naci Görür taraftarı. Kimisi Celal Şengör.
Bir başkası Övgün Ahmet Ercan...
Profesörler de kendi arasında pek anlaşamıyor zaten.
Birinin “A” dediğine diğeri “Z” diyebiliyor.
Neyse...
Esas meselem, Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın sosyal medyasından yaptığı son çağrı. “Depremin kitabını yazıyorum” deyip şöyle devam etmiş Ercan:
“İçinizde birileri, birini göçükten çıkardıysa ya da siz göçük altında kalarak kurtulduysanız; lütfen nasıl kurtulduğunuzu, sarsıntıda duygularınızı, korkularınızı, umutlarınızı uzun uzun yazıp bana yollar mısınız?”
Ercan’ın bu çağrısına olumlu yanıt veren kadar eleştiren de çok oldu.
Doğrusu ben yadırgadım bu çağrıyı.
“Sırası mı?” dedim, bunun bilimsel deprem çalışmalarıyla ne ilgisi var diye söylendim ve eleştirenler gibi “acılar üzerinden bir kitap yapmanın” doğru olmadığını düşündüm.
Bir garip öneri
Deprem bölgelerine birçok şef ekibiyle birlikte gidip yemek yaptı.
Kimi hâlâ orada, kimi ekibini sahada bırakıp şehre döndü.
Geçtiğimiz gün kendi aralarında şunu tartışmışlar.
Şeflerden biri, “Ortak bir Instagram hesabı açıp oradaki yardımlarımızı sergileyelim” önerisinde bulunmuş.
Tüm şefler şiddetle karşı çıkınca bu öneri hemen rafa kalkmış.
İyi de olmuş hani.
2023 uzaylı yılı mı?
Alaska, Kanada ve Michigan üzerinde tanımlanamayan üç uçan cismin füzelerle düşürülmesinin ardından malum soru gündeme boca edilmişti:
“Uzaylılar mı geldi?”
Keza düşürülen “şeylerin” Çinli casus balon mu yoksa başka bir şey mi olduğu tam netleşmedi.
İnsan haliyle fantezilere dalıyor:
∆ 2023, meşhur Bulgar kahin Baba Vanga’nın dediği gibi uzaylıların geldiği bir yıl mı olacak?
∆ Yoksa uzaylıların gündeme getirilmesi sadece bir strateji mi?
Paylaş