Robot muyuz neyiz

Aslında Matrix’ten dolayı şu paranoyaya alışkınız:

Haberin Devamı

Acaba şu an yaşadıklarımız gerçek değil mi?
Bilgisayarların yarattığı bir tasarımın içinde miyiz?
Gerçek olan ne, sanal olan hangisi?
Bu tür sorular artık eskidi. Epeydir Mars moda ya da Interstellar filmi sayesinde öteki boyutlarda gezinme fikri. Bir de robotlar tabii.
Misal, robotları konu alan BBC dizisi Humans pek güzeldi.
Son birkaç aydır ise HBO dizisi Westworld’ün fırtınası esiyor.
Yayınlandığı günden beri büyük ilgi çeken Westworld’ü şimdiye kadar 11.7 milyon kişi izlemiş.
Humans ve Westworld’le birlikte oluşan yeni soru ise -mahalle ağzıyla söylersek- belli:
“Ulan yoksa hepimiz robot muyuz?
İçinde bulunduğumuz gezegen de bir oyun parkı mı?”
Çünkü diziye adını veren Westworld, yaşayanlarının sadece robot olduğu koca bir oyun parkı.
Robot dediysek, insandan ayırt etmenizin mümkün olmadığı son sürüm robotlardan bahsediyoruz, yanlış olmasın.
Ve insanlar robotların yaşadığı bu oyun parkına sadece ziyaretçi olarak geliyor.
Şiddet duygularını tatmin etmek için!
Çünkü Westworld bir vahşi batı kasabası olarak tasarlanmış.
Ziyaretçi insanlar binlerce dolar ödeyip burada kovboyculuk oynuyor, canları ne isterse yapabiliyor.
Westworld robotlarının ortak kaderi ise şu:
Bir gün boyunca başlarına ne gelirse gelsin ertesi sabah uyandıklarında hiçbir şey hatırlamıyorlar.
Kavga mı ettin? Tecavüze mi uğradın?
Sabah olduğunda hafızan tamtakır, başına geleni hatırlamıyorsun.
Bu noktada söylenmeden duramıyor insan tabii:
“Westworld sakini robotlar tıpkı bizim gibi canım. Her şeyi hızla unutuyorlar.”
Aramızdaki fark: Biz kendi kendimize olanları unutuyoruz, robotlara ise bu konuda yardımcı bir şirket var.

 

Unutmadan...

Haberin Devamı

* Dizi 4 Aralık’ta sezon finali yapıyor. İkinci sezonu olacakmış.
* Westworld aslında Yul Brynner’ın oynadığı 1973 yapımı aynı adlı filmin yeniden çekilmiş hali.
* Anthony Hopkins olmasaymış bu dizi olmazmış.
* Acilen bu dizinin yerlisi yapılsın. BluTV’ye mesela yakışır.

 

 

Haberin Devamı

Bir de ‘Arrival’ var

Sinemalarda ise şu sıra Arrival (Geliş) var.
Hani dünyaya gelen uzaylılarla iletişim kurmaya çalışan dilbilimcinin hikayesinin anlatıldığı film.
Arrival’ı böyle özetleyince basit, sıradan bir film gibi duruyor.
Ama hiç değil. Üzerinde uzun uzun düşünülesi bilimkurgulardan biri.
Özellikle de sürprizli finali...
Filmde zaman algısına dair söylenen şeyler ise pek yeni değil. Başka filmlerde de vardı.
Ama Arrival güzel işlemiş, o ayrı.
Zaman algısı ne mi?
Biz zamanı geçmiş-şimdi-gelecek diye algılıyor, öyle yaşıyoruz ya.
Aslında hepsi aynı anda, iç içe gerçekleşiyor, uyanın diyor dünya dışı varlıklar.
Ötesi filmde, ben sustum...

Arkası yarın

Haberin Devamı

Hafta sonu oldu, nereye gideceksin, kurdunu nerede dökeceksin?
Nerede eğlenmelisin?
Top 10 listesi ne alemde?
Dahası şehirde yapılası Trend Top 10 ne?
Ah bir de, son şarkısında “Bir kedi alırım, sen de anneni çağır” diyen ve bu şarkının klibinde saçlarına kıyan Sertab Erener ne demek istiyor?
Hepsi ve daha fazlası yarın (“Arrival” filmine göre belki şu an) burada.
Bekleyin. Beklemek güzeldir.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları