Bundan bir ay önce Haşmet Babaoğlu’nun sayesinde keşfettiğimiz Roma’daki bir kafede votkalı dondurma yemiştim. Öğle sıcağında tadı şahane gelmişti. Hala unutmam.
Geçen akşam Mövenpick Otel’in yeni şef aşçısı Maximilian J.W. Thomae’yle tanıştım ve hemen votkalı dondurmaya benzer bir müjde verdi: Rakılı dondurma!
Rakıya ayılıp bayılmam, ama rakılı dondurma gayet cazip geldi.
Bu arada şef Maximilian sadece rakılı dondurma değil, buna benzer bir sürü hoşluk yapacakmış otelin biricik restoranı Azzur’da.
Mesela vişneli baklava yapmayı düşünüyor. Ya da somonlu pastırma.
10 yıldır İstanbul’da yaşadığı için Türk mutfağını yakından tanıyor Alman şef ve bu tür kombinasyonlara bayılıyor.
Bir fikri daha var Maximilian’ın, ama onu söyleyince bir "Iğğ" ifadesi hemen yüzümde, "O nasıl bir şey olur ki?" diye. Sıkı durun, söylüyorum: Hamsi sufle!
Anlaşılan o ki, ünlü şef aşçı bu sentez işinde sınırları epey zorlayacak gibi.
’Öteki hanımefendiler’e Eryaman şiddeti
Doksanların ortalarında Eryaman ve Batıkent, öğrenciler ve şehrin merkezindeki yüksek kiraları ödeyemeyen yeni çalışan kesim için kurtuluş bölgeleriydi. Dolayısıyla taze ve gençti bu toplu konut bölgeleri. Binalar, sokaklar ve tabii insanlar...
Özellikle Eryaman, o kadar uzak olmasına ve bir otobüsle zar zor ulaşılmasına rağmen bozkırın ortasında bir lego şehir gibiydi.
Ama aradan yıllar geçmiş ve Eryaman "istenmeyen"lerin şiddet yoluyla silip süpürüldüğü bir cehenneme dönüşmüş meğer.
Gelen maili okuduğumda inanamadım, olup bitene. "Oha" der ya, Avrupa Yakası’ndaki Selin.
Hani hakikaten "Oha!" dedim. Bu kadarına. Sistemli oluşuna.
Olay kısaca şu: 7-12 Nisan tarihleri arasında Eryaman’da yaşayan travesti ve transeksüellere sistemli saldırılar yapılmış. Kişi başına 6-7 saldırganın düştüğü bu saldırılar sadece sokakta olmamış. Evleri basılarak dövülüp tartaklanmış travestiler.
Mesela aralarından biri ağır yaralandığı halde hastaneye gidememiş. Çünkü evleri abluka altına alınmış! Dışarı çıktıkları anda sayısı 100’e varan bir grup tarafından sopalı ve bıçaklı saldırıya uğramışlar. Ve tüm bunlar, Eryaman ahalisinin gözü önünde gündüz vakti cereyan etmiş.
Olayın tanıklarından Esma’nın şu cümleleri sanırım yeterli:
"(...) Ellerinde sallama ve bıçaklarla gündüz vakti ve çok kalabalık... Parkta oturur gibi duruyorlar. Ama bir anda bir bakıyorsun, yakaladıklarını linç ediyorlar.
Esra adındaki arkadaşı bu şekilde yakaladılar. Saçlarından tutup insanların içinde tekme tokat dövdüler, telefonunu gasp ettiler. Döverken de demişler, ’Daha Eryaman’ı terk etmediniz mi? Ölmek mi istiyorsunuz?’ diye.
(...) Polisleri çağırıyoruz. Ama polisler hiç ilgilenmiyor. Sadece polis memurunun biri ’Savcılığa’ diyor, ’Dilekçe yazın’. Ellerinde sopalarla bizi linç etmeyi düşünen insanlar etrafta ve polis bize hala bürokratik işlemler çıkarıyor..."
Ya sonrası? Saatler sonra polisler geliyor nihayet ve kurtuluyorlar.
Tren garına kaçıyorlar. Evleri de yağmalanıyor.
İşte bugün saat 17.00’de, tanıkların anlattıklarından hazırlanan belgesel, Lambdaİstanbul Kültür Merkezi’nde gösteriliyor. Pek "O Şimdi Hanımefendi" yarışması gibi eğlenceli değil tabii, ama fena halde gerçek. Ve acı işte.
19 Mayıs planları
19 Mayıs epeydir sezon açılışı gibi bir şey oldu galiba. Hele bir perşembe ya da cumaya rastgelmesin, büyükşehirden kaçan kaçana.
Kaçamayanlar için de bolca etkinlik var tabii. Mesela onlardan biri, bu yıl üçüncüsü yapılacak üniversite ve gençlik festivali UNIFEST.
20 Mayıs’ta Park Orman’da yapılacak festivalde Hande Yener, Yalın, Nev, Manga ve Yüksek Sadakat sahne alıyor.
Aynı günün gecesinde ise DJ John Digweed çalacak Sultanahmet Binbir Direk Sarnıcı’nda.
FG’nin organizasyonuyla. Daha çoğalır bu tür partiler. Yeri geldikçe yazarım artık.