Paylaş
İsteseniz de istemeseniz de bugün o malum diyalog her tip sosyal çevrede zirve yapacak:
“Ee? Akşam ne yapıyorsun?”
“Bilmem, sen ne yapıyorsun?”
“Hiçbir şey yapmayacak mısın yani?”
“Kararsızım, ya sen?”
Bir de yılbaşı gecesi laneti diye bir şey var.
Ne yaparsan yap, ne kadar muhteşem programlar filan ayarlarsan ayarla, yılbaşı gecesini sonradan iyi bir şekilde hatırlamama ihtimalin çok yüksek.
Müdürümüz, canımız ciğerimiz Selim Akçin bile dün yakınıyordu.
“Şimdiye kadar hiçbir yılbaşı gecem iyi geçmedi” diye.
Hep böyle galiba.
Şöyle hızla tarayınca bu geceye dair anılarım benim de hep flu. Ya suyunu çıkarmışım ya da tam tersi, diğer tüm gecelerimden daha sakin geçmiş.
Çocukluk ve ilk gençlik zamanlarındaki dansözlü, Zeki Müren’li yılbaşı geceleri ayrı bir kategori tabii.
Sanki o geceleri yaşayan bambaşka biriydi.
Neyse, sizin için temennim şudur: Daha önce yaşamadığınız türden bir yılbaşı gecesi olsun.
Yeter ki öncekine benzemesin.
İyi ya da kötü, iğrenç ya da şahane; orası mühim değil.
Ne demiş bilge birileri, “bugünü dün gibi yaşıyorsan, bil ki ziyandasın”.
NOT: Galiba laf böyleydi...
Peki 2011’den geriye ne kaldı
Şimdiye kadar yüz bin tane “2011’de şunlar şunlar oldu, yılın en’leri şunlardı” gibi listeler, yazılar okumuş ve bunalmışsınızdır muhakkak.
O yüzden hiç 2011’den geriye kalanlar olayına girmiyorum.
Ama sadece yazılı olarak.
Görsel ve işitsel olarak maalesef kurtuluşunuz yok.
Çünkü yarın CNN Türk’teki Hafta Sonu Keyfi programında 2011 olaylarını çekiştiriyoruz Pınar Esen’le beraber.
Gerçi kurtuluşunuz olabilir yine.
Çünkü program 10.00-12.00 arası.
Hani o saatte uyanmış olur musunuz bilmem.
Kazara uyananlar açıp izlesinler.
Nitekim laf olsun diye değil, hakikaten matrak bir program yaptık Pınar’la.
Genelde TV programlarındaki konuk olma halinden bir noktadan sonra sıkılıyorum.
Ama Pınar’da hiç böyle olmadı azizim. Bolca kahkaha attık.
NOT: Kendisine buradan bin teşekkür.
Kıvanç’ın glam rock pozları
Büyük olasılık best model of the father tarafından sızdırılan, Kıvanç Tatlıtuğ’un 18’likken çektirdiği uzun saçlı, hafif makyajlı, David Bowie’li meşhur glam rock dönemini anımsatan parlak pozlarını gördüm.
Önce, “Bu fotoğrafları daha önce görmedik mi?” dedim.
Çünkü özellikle bir karesi daha önce yayınlanmıştı zaten.
Bizim arşivlerde de mevcut.
Ayrıca fotoğraflar belli ki bir moda/katalog/ıvır zıvır çekiminden filan...
Diyelim ki öyle değil, ne söylenmek isteniyor bu pozlarla?
Gerçekten bıktırdı bu Kıvanç üzerinden dönen kavga.
NOT: Hayır, Tatlıtuğ’un arkadaşı değilim. Hiç muhabbetim yok.
Bir isim olarak ‘sen’
Derin markasının sahibi Aziz Sarıyer’in kızı Dilruba Sarıyer, Hello! Dergisi’ne verdiği röportajda, pek yakında doğacak bebeğine Sen adını koyacağını söylemiş.
İlginç isimlere alıştık, artık yadırgamıyoruz.
Sen’i de yadırgamadım.
Ama tabii günlük hayatında Sen’in ileride yaşayacağı karışıklıkları da düşünmeden edemedim.
En basiti mesela şu: “Hey, sen!” dediğinde birisi, Sen sürekli arkasını dönüp bakmak zorunda kalacak.
NOT: Bir yandan neden isim olarak Ben değil de Sen? Dilruba, Ben’i de isim olarak düşünün derim.
Paylaş