Paralel evrenlerde çeşitli Ajdalarca

Ajda hepimizi yanılttı.

Haberin Devamı

Bugüne kadar “Ajda Forever” diyorduk.
Ama o son videosu “Bi Tık”la diyor ki, “Ajdalar forever...”
Çünkü klipte farklı zaman dilimleri ve boyutlarda ve hatta uzayın sonsuzluğunda farklı farklı Ajdalar olarak çıkıyor karşımıza.
“Game of Thrones”u andıran zamanlardan bir savaşçı Ajda olarak...
Narin bir Ajda prenses olarak...
Buzlar kraliçesi Ajda olarak...
Şehrin içinde otomobiliyle giden bir Kylie Minogue olarak...
Finalde ise “Gravity” filmindeki Sandra Bullock misali uzayın
sonsuzluğunda
George Clooney’sini kaybetmek üzere olan astronot olarak...
Bu paralel evrenlerdeki Ajdalar’ın ortak mesajı şu:
“Ajda olmak zor iş. Öyle köşene çekilip oturmak yok.
Daima göz önünde ol ve hep bir şeyler yap”.
Normal hayat seyrinde sistemin senden beklediği nedir?
Ajdalar’ın yaşına geldiğinde durup dinlenmek ya da emekli olmak.
Ajdalar’ın “yeni normal”i ise bunun tam tersi.
Emekli olmak, bir kenara çekilmek, yaştan dolayı rafa kaldırılıp bekletilmek onlara göre değil.
O yüzden bundan sonra yeni motto budur: Ajdalar forever.

Haberin Devamı

Davetten partiye

İstanbul bugünlerde iki yıl önceki aralık ayında olduğu gibi.
Her yerde peş peşe yeni yıl davetleri, partiler...
Önceki gün Edwina Sponza’nın Jaune markasının Aman da Bravo’da verdiği davetteydim.
Mücevher tasarımcısı Noor Fares için verilen davet, doğal olarak şehrin tüm kadınlarını bir araya getirmişti.
Oradan çıkıp Tuba Ünsal’ın Lucky Loser’daki doğum günü partisine uğradım.
Kabataş’taki Lucky Loser, aynı mahalledeki Setup’çıların yeni mekanı.
Tuba’nın doğum günü partisine gelenler uzun bir masanın etrafında toplanmıştı.
Masanın üstü ise lunapark gibi süslenmişti.
Ayrıca mekanın her yerinde rengarenk heykeller, tablolar vardı.
Tuba’ya yakışan bir doğum günü partisi oldu.

Bu ne Bizantinizm?

Pera Müzesi’nde birbirine paralel iki nefis sergi var.
Biri, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan ve Bizans hakkında yapılmış bilimsel araştırmaları inceleyen “İstanbul’dan Bizans’a...”
Diğeri ise “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm?”
İlk sergi İstanbul’un her yerine sinmiş tarihe tanıklık etmeye çağırıyor.
İkincisi ise 50’yi aşkın sanatçı, yazar, illüstratör, müzisyen, sinemacı ve moda tasarımcısının Bizans imgelerini farklı açılardan yorumlayan işlerine yer veriyor.
Benim favorim ikinci sergi.
Bu arada serginin “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm?” ismini aldığı yer Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Panorama adlı romanı.
Türkiye’nin yakın tarihinden bir dönemi, İkinci Dünya Savaşı sonrası yılların toplumsal ve siyasal karmaşasını konu edinen romanda, “Bu Ne Bizantinizm?’” ifadesini romanın baş karakteri kullanmış.

Yazarın Tüm Yazıları