Paylaş
Daha çok şenlik çıkacaktır Altın Portakal’da.
Hülya Avşar’ın başkanlığına yine laf eden olacaktır.
Tez zamanda jüridekiler birbirine girecektir.
Hele yarışma sonucunda verilen kararlar bol bol tartışılacaktır.
“Bu filme nasıl birincilik verdiler” filan diye...
Yani Altın Portakal daha yeni başlıyor.
Ama özlenen/ısrar edilen “halkın portakalı” tablosu bu işte:
Bol polemikli, gürültülü, kim kime dum duma, içe dönük bir lokal kıraathane. Seksenlerin meşhur Sulukule serisinde olduğu gibi, cümbür cemaat bir Gırgıriye.
Oysa 2005-2008 yılları arasında TÜRSAK’ın organizasyonunu üstlendiği Altın Portakal’lar hiç de biz bize geçmiyordu.
Ortam lokal değildi, dışa açıktı.
Mesela Hillside Su Oteli’nin içinde Uluslararası Avrasya Film Pazarı vardı. Orada uzun süredir görmediğim Taylandlı kısa filmci arkadaşımı bile görmüş, şaşırmıştım.
Belki henüz emekleme aşamasında bir işti, ama doğru bir atıştı Avrasya film pazarı.
Dahası, üç-beş tane de olsa Hollywood ünlüsü/yönetmeni ya davetli ya da jüri olarak Altın Portakal’a geliyordu: Woody Harrelson, Helen Mirren, Kevin Spacey, John Irwin gibi gibi...
Elbette çok para harcanıyordu. Hatta harcanılan paraların miktarı bolca dedikodu malzemesiydi kulislerde.
TÜRSAK bu konuda sıkı eleştiriliyordu.
Ama sonuçta Cannes havasında, o yolda ağır aksak ilerliyordu Altın Portakal. Rota, heves, amaç; orasıydı.
Şimdiki Portakal’ın hevesi, rotası ise bizim mahalle: Körler sağırlar... Kimseye bir yararı yok. Heyecanı da.
Zaten olan biten her şey de bu yüzden hayli yavan, hayli eski, hayli VHS...
Neler olmuştu neler
Elbette Altın Portakal, TÜRSAK tarafından düzenlenirken de magazin vardı. Hem de şiddeti, entrikası, aşkı bol bir magazin.
Ama en azından, “Avşar’dan jüri olur mu lan?” polemiğinden üç-beş tık ötede bir magazin. Örnek verelim:
- TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil, organizasyonda görevli bir kadının üzerine yürüyüp tartaklamıştı. Bu olay günlerce konuşulmuş, kınanmış, sonunda Yiğitgil’e dava açılmıştı.
- Ünlü oyuncu Kevin Spacey, yıldızı festivalde parlamış yerli erkek oyunculardan birine aniden aşık oluvermiş, lakin aşkına karşılık bulamamıştı.
- Michael Madsen, Woody Harrelson’la arasındaki eski bir hesaplaşmayı hatırlayıp ünlü oyuncunun üzerine yürümüştü.
- “Duvara Karşı”nın yıldızı Birol Ünel, konakladığı Hillside Su Oteli’nin odalarını fazla beyaz bulunca birkaç kırmızı şarabı duvara boca ederek ortamı renklendirmeyi başarmıştı.
Bodrum’da sadece lahmacun yok
2009 yılında Avrupa Festivaller Birliği’ne üye oldu...
Bu yıl Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nde “Yılın en iyi klasik müzik etkinliği” seçildi...
Halen, 20 bin seyircinin katılımıyla Türkiye’nin en büyük açık hava klasik müzik festivali ünvanına sahip...
Bodrum Turgutreis D-Marin’de yedi yıldır düzenlenen Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nden bahsediyorum.
Festivalin sekizincisi sessiz sedasız bitti, ama orada bulunan herkesi mest etti.
Çünkü: Ünlü tenor José Carreras solistliğindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) konseri unutulmazdı, ünlü viyola virtüözü Yuri Bashmet’in yer aldığı konser de öyle...
Kapanış konserinde ise Fazıl Say, “Mezopotamya Senfonisi”ni Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşliğinde piyanosunu tıngırdattı.
Kısacası Bodrum’da sadece Türkbükü mekanları, sadece pahalı lahmacun yok.
Başka yerler, başka dünyalar da var. Hatırlatmak görevimiz...
Paylaş