Özcan Deniz’e çok üzüldüm

Bugünlerde böyle

Haberin Devamı

Bünye üzülmelere doyamıyor.
En son mesela Revenant filminde Leonardo DiCaprio’nun başına gelenlere de üzüldü.
Yazık dedi, adam Oscar uğruna perişan oldu eksi kaç derecelerde, sürüm sürüm süründü doğa ananın koynunda.
An itibarıyla ise bünye bir kuple (üzülme kapasitemi çok aşamam) Özcan Deniz’e üzüldü.
Çünkü Özcan Bey yapımcılığını üstlendiği Her Şey Aşktan filminin gösteriminde gazetecilere şöyle bir dert faslı geçmiş:
“En çok kazanan sanatçılar listesinin başındayken müzikten koptum. Herkes benim en çok kazanan şarkıcı olduğumu bilir, ama sinema daha güzel bir ideal. Müziği bırakarak o dönemden bu yana 50 milyon TL’den vazgeçtim. Sinema daha az kazandırıyor, üstelik riskli. Ama ben 2022’ye kadar durmadan film çekeceğim.”

50 MİLYONLUK BEDEL!

Aslında bu açıklamadan güzel film olur.
Fragmanı hayal edin.
Dış sesin yüksek sesle haykıracağı başlıkları da:
“Yüce ideali sinema uğruna müzikten vazgeçti...”
“Müzikten vazgeçince bir oda bir salon eve taşınmak zorunda kaldı...”
“Uzun süre kirasını ödeyemedi! Ev sahibiyle papaz oldu. Hatta yıllarca et yiyemedi, patatesle idare etti!”
“Ama idealleri uğruna bedel ödemenin meyvesini toplamaya başladı, yapımcı oldu... Yine de hadi hadi meleğim dediği günleri özlüyordu...”
“50 milyonluk bedel çok yakında sinemalarda!”

BAŞKA NE DENİLEBİLİR Kİ?

Sadece şu denilebilir: İnsan sevdiği şeyler uğruna kendince bedeller ödediğini düşünüyorsa dahi, o bedellerin gösterişini yapmamalı.
Hele hele o bedeli, “Çok fakirleştim” tadında anlatmamalı.
Ayıp oluyor.
Hem onun filmine değer verip gidenlere hem de zar zor geçinen tüm ülke insanlarına...

Haberin Devamı

Kriterlerim var

Önce “kriterlerim var” dedi.
Zaten evlilik programlarının en sevdiği kelime bu, kriter!
Hemen şöyle atarlanabiliyor biri: “Hanımefendiyle çay içemem, çünkü benim kriterlerime uymuyor.”
Hay kriter kadar kafanıza irili ufaklı olmak suretiyle göktaşı düşsün!
Kriter diye diye aşkı/sevgiyi unuttunuz (bu cümleden sonra stüdyodan bir alkış bekliyorum, tribünlere yönelik oldu çünkü).
Neyse, ne diyorduk?
Evet, “önce kriterlerim var” dedi.
Sonra şöyle devam etti evlilik programına katılan kritercan hanımefendi:
“Ahlaklı olsun. 30-35 yaş arası olsun. 1.70 boyunda ve 75 kilo olsun... Etiler’den, Moda’dan, Cihangir’den olsun...
Bir de üçüncü köprünün ucuna yakın olsun...
İlle de Rizeli olsun.”
Sanırsın emlakçıya girmiş, istediği konutun özelliklerini sıralıyor kriteresk hanımefendi:
“Mutfağı ankastre olsun, en iyi semtten olsun, beş oda onbeş salon olsun, yerden ısıtmalı olsun, ama illa ahlaklı bir ev olsun.”
Gündüz kuşağındaki evlilik programları gerçekten Elm Sokağı Kabusu gibi.
Kriterim de kriterim diye tutturan tüm bu hanımefendi ve beyefendiler Freddy Krueger’ın kendisinden daha kabus.
Çoğu zaman rüyada mısın yoksa stüdyoda olup bitenler her şey gerçek mi anlamıyorsun.

Haberin Devamı

Şarkılı düzeltme

Pazar yazısında bahsi geçen Güneye Giderken şarkısını Mor ve Ötesi grubu da seslendirmişti.
Ama şarkı Bulutsuzluk Özlemi’ne aitti.
Kafa gitmiş, bu mühim ayrıntıyı belirtmeyi unutmuş ve ayıp etmişim.
Düzeltir, şarkıyı son ses dinlemenizi salık veririm.

Yazarın Tüm Yazıları