En son Berlin’de alternatif moda fuarı güzellemesi Bread&Butter’ı gezmelere doyamamıştım.
Aynı şeyi salı günü başlayan İstanbul Design Week’i (IDW) gezerken yine hissettim.
Malum, IDW geçen yıl olduğu gibi eski Galata Köprüsü’nde düzenleniyor. Bu mini fuarın üst katında bildik markalar, daha profesyonel işleriyle karşınıza çıkıyor.
Ki bunlardan en çok akılda kalanları: DekaNeo’nun havada asılı duran koltuğu, Vitra’nın duş başlığı/turuncu alafranga tuvaleti ve Tween’in BTurk tişörtleri...
Alt katta ise her daldan yeni tasarımcılar ağırlıkta. Burada da Layna’nın aynaları muhteşem.
Ayrıca Cahide Erel’in cam totemi, Look Art Studio’nun çantaları da öyle...
Bu katta anlam veremediğim tek stand ise Yiğit Yazıcı’nınki oldu.
Çünkü standında sadece adı var, hiçbir ürünü teşhir edilmiyor. Aslen ressam olan Yazıcı’nın tasarladığı ayakkabı dolapları şahanedir mesela, keşke onlardan birkaçını oraya koysaydı.
Yazıcı’nın stand komşusuna da sordum hatta, "Bu stant hep boş muydu?" diye.
"Evet" dedi komşusu, "Dün Yiğit Bey vardı, ama bugün o da yok!"
Neyse, standı boş ama ürünleri hoş Yazıcı’nın.
İşte bir adet örneği de bu sütunlarda. Hiç değilse ben teşhir edeyim...
NOT: IDW pazar akşamına kadar sürüyor. Hatta bu akşam ünlü tasarım dergisi ICON’ın partisi var. Bu arada ICON, aralık ayında Türkçe olarak yayınlanacakmış. Meraklısına...
Bırakınız beyaz kalsınlar...
Bir gazetenin iddiasına göre, Okan Bayülgen saçlarını her ay düzenli olarak siyaha boyuyormuş.
Çünkü saçları çoktan beyazlamış. Hatta aynı dertten Beyaz da mustaripmiş.
Oysa beyaz saç güzeldir yahu. Kendi saçımda var diye söylemiyorum, hakikaten öyledir.
Çektiren olduğundan değil elbet; tamamen kalıtımsal, bana benden öncekilerden tel tel yadigar.
Bir de her ay boyatmak zulüm olsa gerek. O yüzden: Rahat bırak beyazlarını Okan, varsa gerçekten diplerde, olduğu gibi boy versinler daha iyi.
Şehirde ıspanak kökü trendi
Önce Zarifi’de yedim ıspanak kökünü. Mezelerle beraber getirdiler, acayip lezzetliydi.
Sonra da epeydir gitmediğim Beşinci Kat’ta yediğim bonfile salatanın içine koymuşlardı, o da nefisti. Ardından birkaç yerde daha yedim. Şu günlerde favori budur yani...
Ayrıca şehirdeki salatalara ıspanak kökü gibi farklı malzemelerin girmesi güzel.
Çünkü her restoranın ya da kafenin salatası artık birbirine benzemeye başlamıştı.
Oysa salata, çoğu insan için öğün yerine geçiyor. Bu yüzdendir ki, salatanın içine iki tane ot, biraz mısır, azıcık küp domates koyup getirenler çok da iyi bir iş yapmıyorlar.
ŞEHİR ATLASI CİHANGİR’E SERGİ ’MASA’SI
Kafika’yı bilen bilir. Sonradan burası, "Sinan Çetin Kafika çevresindeki kedileri öldürtürüyor" söylentisi yayılınca popülerliğini yitirmişti! Neyse işte, buranın üst katında Masa adında bir sergi salonu, afilli söyleyişiyle "güncel sanat ortamı" açıldı. Ve buranın da ilk sergisi, her daim anarşist Erinç Seymen’in "İsimsiz" adlı çalışması. Bence kaçırmayın...
YAZBUKEY’İN HARİKALAR DİYARINDA
Bugün sanat, sergi, tasarım günü gibi oldu galiba. Ama hepsi parıltılı işler, emin olun...
İşte bir başkası: Yazbukey markasının yaratıcısı iki kız kardeş (Yaz ve Emel) bu kez Fransız Kültür Merkezi’nde bir sergi açıyorlar. Nasıl bir şey yaptıklarını şu satırları yazarken henüz ben de bilmiyorum. Sergi yarın açılıyormuş, görünce yazacağım ayrıntılı.
Ama şimdiden bilin istedim. Çünkü Yazbukey’in işleri malum iki kız kardeşin ruh hali gibidir; sofistike ve matrak!