O şimdi bu iki dünya arasında

Çekildiği 1986 yılına göre “zamanının hayli ötesinde” olan Atıf Yılmaz filmi “Aahh Belinda”nın “Sex and The City”vari hayli vasat bir yeniden çevrilememe versiyonunda oynayan (ya da oymamak zorunda bırakılan) Neslihan Atagül’ün şu anki durumu tıpkı filmdeki gibi.

Haberin Devamı

Hatırlayalım; Atıf Yılmaz’ın o muhteşem filminde bir oyuncu (ki bu noktada Müjde Ar’a sevgiler saygılar), şampuan reklamında canlandırdığı orta sınıf aile mensubu kadının evrenine istemeden çakılıp kalıyor ve sonrasında kendi (parıltılı sandığı) dünyasına dönmek için çabalıyordu.
Çabaladıkça da hem kendi dünyasının hem de içine düştüğü “çizgili pijama” dünyasının berbat gerçeklerini görüyordu. Eşi Kadir Doğulu’nun bir mekânda çekilen görüntülerinin ortaya çıkmasıyla beraber Atagül de -dışarıdan bakınca elbet- benzer bir “iki farklı dünya” sıkışmasını yaşıyor.
İlk dünya belli; şimdiye kadar ikilinin demeç ve fotoğraflarla kazıya kazıya yansıttıkları şu dünya:
Çok âşık çift...
Çok uyumlu çift...
Çok mükemmel çift...
Röportajlarda bu durumu hep pekiştirdiler.
En son Hakan Gence’ye verdikleri röportajda şöyle demişlerdi mesela:
“Birbirimizi değiştirmeye hiç çalışmadık. Sadece birbirimize katmak istedik.”
“Benim mutluluğum onun, onun mutluluğu benim mutluluğum. O bensem, ben oysam...”
Sözleri hangisinin söylediğinin bir önemi yok. Çünkü durum son cümledeki gibi: “O bensem, ben oysam.”,

POLİSİYE İZLEMEMİŞ OLABİLİR Mİ

İkinci dünya ise bambaşka gibi görünüyor: Kalabalık bir bar ortamı... Kadir Doğulu bir kadınla yakın temasta konuşuyor. Bu arada gerçekten öyle sıkış tepiş ortamlarda bu kadar yakın temas konuşabilirsin.
Bu illa flört ettiğin anlamına gelmez. Masum bir konuşma da olabilir bu. Ama Kadir Doğulu’nun olayın üzerine yaptığı şu açıklama bu olasılığı karanlık şüphe bulutlarıyla sağanağa dönüştüren türden:
“O gün o kadıncağız dışında 80 kişiyle konuştum. Benimle konuşmak isteyen herkesle sohbet ederim. Bir müşkülü varsa dinlerim.”
Dizi sektöründe olan biri olarak, hiç İspanyol polisiyesi filan izlememiş olduğunu bu cümleden anlıyoruz Doğulu’nun.
◊ Samimi bir şekilde konuştuğu kişiye “kadıncağız” şeklindeki küçümseyen hitabından...
◊ “80 kişiyle daha konuştum” diyerek, ekstra gerekçe ve dayanak bulma arayışından...
◊ “Bir müşkülü varsa dinlerim” cümlesiyle zoraki “bilge” olma telaşından: Bar bilgesi...
Hani dümdüz bir şekilde “Ne var bu görüntülerde, abartıyorsunuz” dese bile daha inandırıcı olabilirdi her şey.

AAHH NESLİHAN

Sonuçta Neslihan Atagül şimdi bu iki dünya arasında. Hangi dünya gerçek, hangisi gerçek dışı?
Parıltılı olan dünya mı, yoksa o sıkışık bar ortamı mı?
Ya da her iki dünyanın kendine göre bir gerçekliği mi var?
Sonuçta kararı o verecek ve uyandığında bir anda kendini -filmin sonundaki banyo setinde olduğu gibi- aydınlanmış bulacak.

Yazarın Tüm Yazıları