Paylaş
Meğer Özge Ulusoy’la ilişkisinin bitme sebebi onun telefonunda yakaladığı bazı küfürlü konuşmalarmış.
O konuşmalardan en büyük payı alan kişi de Hacı’nın annesi Arzu Sabancı’ymış.
Sevgili ya da eş, dost, akraba; hiçbirinin anneye küfür etmesi doğru değil.
Hacı haklı.
Tam bu konuyla ilgili haberleri okurken bir Türk filmi aklıma geldi.
Pek az izlenmiş, ama senaryosu gayet iyi bir Türk filmi:
Leyla Yılmaz’ın yönettiği 2011 yapımı Bir Avuç Deniz.
Berrak Tüzünataç’ın o filmde canlandırdığı karakter maddi durumu çok iyi olan bir ailenin oğluna (Engin Altan Düzyatan’a) aşık oluyordu.
Ama ailenin dominant karakteri olan anne (Ayda Aksel şahane canlandırıyordu) oğlunun yeni sevgilisini asla kabullenmiyordu.
Ve ikili arasındaki enteresan psikolojik savaş filmin ana damarını oluşturuyordu.
Gördüğüm en iyi yerli psikolojik gerilimlerden biri olan film, aslında hayli çıkmaz sokak bir meseleye başka bir açıdan bakıyordu:
“Anneler, oğullarının sevgililerini yahut eşlerini neden hiçbir zaman tam anlamıyla beğenmezler?”
Hacı, Özge ve Arzu Hanım arasında tam olarak ne yaşandı bilemeyiz.
Ama belli ki çıkan söylentiler doğruydu ve Arzu Hanım’la Özge arasında hep bir gerilim vardı.
Şimdi geriye kalan tek şey şu: Özge bu psikolojik savaşta mağlup oldu.
Kendi ayağıyla kendine çelme takmış oldu.
Telefon kurcalama meselesi
Hacı-Özge olayında tüm bu olanlardan bağımsız olarak kafama takılan bir şey var.
Sevgililerin birbirinin telefonunu kurcalaması.
Telefon özel bir alan değil midir?
Sevgililer ya da eşler birbirlerine telefonlarının şifresini vermek zorunda mıdır?
Ya da telefon bir şekilde “kurcalandığı” zaman bu güven kırıcı bir şey değil midir?
Daha önce başka bir olay vesilesiyle yine bu konu hakkında yazmıştım.
Demek ki hâlâ güncel bir konu.
İlişkileri bitirecek, yönünü değiştirecek kadar önemli.
Gizli kibir
Şener Şen’in Çınar Oskay’a verdiği röportajı okudum.
Oyunculuk adına belirlediği ve kimseyi takmayan kalın çizgilerini...
Geçmişe takılı kalırsanız sıkıcı sıkıcı konuşarak ölürsünüz cümlesini...
Çok beğendim.
Ama aşırı mütevazı cümlelerinin arkasındaki gizli kibri de hissetmemek elde değildi.
Mesela:
“Metroya bindiğim zaman omuzlarım diğer insanlar gibi çökük. Onlar kadar yorgunum.
Bu yüzden fark edilmiyorum. Bizden biri diyorlar.”
Okuduğum en acayip haber
Haber şu:
“Demet Akalın, Beykoz’daki 18 milyon liralık yeni villasına taşınırken eski evinde poşetin içinde 1 milyon lirasını unuttu.”
Doğru olduğuna pek inanmadım ama farz edelim ki doğru. O kadar para evin içinde neden saklanır?
Daha da önemlisi nasıl unutulur?
Paylaş