Paylaş
Aslında Nobu, Türkiye’ye ilk kez gelmiyor.
2014 yılında Yalıkavak Marina’ya, tam da Zuma’nın olduğu yere açılmıştı Nobu.
Hatta Şef Nobu Matsuhisa açılışı Japon, İngiliz ve Türklerden oluşan toplam 60 personeliyle birlikte havalı bir şekilde yapmış, lakin Nobu’nun esas parlayan yıldızı ‘ortak’ Robert De Niro’nun Bodrum’a gelememesi elbette coşkuyu bir tutam azaltmıştı.
Bodrum’da iki sezon kalan Nobu sessiz sedasız ülkeden ayrıldığında ise yeme-içme hayatını takip edenler olarak bu duruma hiç şaşırmamış, hatta olağan bulmuştuk.
Çünkü global popüler restoranlar bir şekilde sürdürülebilir olamıyordu bizde.
Ya zaman içinde buranın kodlarına uyum sağlamak zorunda kalıyorlardı ya da kendi global kurallarıyla hareket ettikten bir süre sonra ülkeyi terk ediyorlardı.
Şimdi Nobu’nun ikinci perdesiyle karşı karşıyayız.
Bu kez İstanbul’dalar, yani en doğru yerde.
Lokasyon olarak Ritz-Carlton ya da Gökkafes olarak da bilinen yapının içindeler.
Ritz’in yıllardır Bleu Lounge olarak bilinen katının tamamına yayılmışlar.
Başka yer olsaydı daha mı iyi olurdu, tartışılır.
Sonuçta şehrin merkezinde ve bir otelde olmaları sürdürülebilirlik için bir avantaj.
AMBİYANS TAMAMDIR
Nobu’nun olduğu katın bir bölümü kapalı, diğer tarafı ise üstü açık alan.
Nobu kendine özgü şık ve koyu ambiyansını katın tamamına yaymayı başarmış.
Hatta Vodafone Arena tarafındaki giriş kapısı bu ambiyansı tam olarak hissetmenizi sağlıyor.
Otel tarafındaki giriş ise hiç olmasa daha iyiymiş.
KISA PANTOLON KRİZİ
Bir başka dikkat çeken nokta, tüm çalışanların inanılmaz nazik oluşu.
Mesela ben o gece Nobu’ya kısa bir pantolonla gitmiştim.
Normalde uzun pantolonlu içeriye aldıklarını, bir kereye mahsus izin vereceklerini söyledi kapıdaki görevli.
Bu uzun-kısa pantolon her daim krizim olmuştur zaten.
Bir keresinde Cartagena’nın en şık restoranı La Vitrola’nın kapısında rezervasyonum olduğu halde kısa pantolonum yüzünden geri çevrilmiş, kös kös otele geri dönüp o sıcakta uzun pantolon giyip tekrar gelmiştim.
FİYATLAR NASIL?
Peki fiyatları nasıl?
Nobu standartlarına göre aslında pahalı değil. En pahalı tabaklar 400 lirayla ıstakozlu olanlar. Tüm tabakların paylaşımlık olacağı düşünülürse ve ona göre bir denge kurulursa çılgın fiyatlar ödenmeden de çıkmak mümkün olabilir Nobu’dan. Önemli olan neyi sipariş edeceğini bilmek.
Tüyo vereyim: Favori tabağım Yellowtail Jalapeno ve üstüne bir Black Cod Miso, iki kişi için gayet doyurucu oluyor.
BU KAAN YILDIRIM BAŞKA
Nobu’ya gittiğim gece içeride neredeyse yabancı turist yok gibiydi. Masalarda bir hayli tanıdık sima vardı:
Edvina Sponza, Emina Sandal, Galatasaraylı futbolcu Taylan Antalyalı gibi...
Nobu’nun misafir ilişkileri operasyonunun başında ise Kaan Yıldırım var. Oyuncu Kaan Yıldırım değil tabii. Mitte ve Soho House’dan tanıdığım Kaan işinin ehli, herkesi tanıyor ve ama herkese aynı eşit cool tavırla yaklaşıyor.
M Gallery’deki o davetin sürprizi: Batuhan Piatti
An itibarıyla Bodrum’dayım ve şikayet edeceğim şey kalabalık ya da trafik değil, internet.
Daha önce yazmıştım bunu.
GSM operatörlerinin interneti çalışmıyor diye.
Ama bu kez, kalabalıktan dolayı herhalde, internet bazı noktalarda tamamen duruyor.
Gel gör ki ona da alışıyorsun. Bodrum bu tarz bir yer artık: İster alış ister terk et!
Önceki gece Bodrum’un en yeni otellerinden Yalıkavak’taki M Gallery Bodrum’da yaklaşık 100 kişinin olduğu bir yemek davetine katıldım.
“We Are The Walkers” yemeğinin benim için sürprizi yıllar sonra şef Batuhan Piatti’nin elinden çıkan yemekleri tadacak olmaktı.
Batuhan gerçekten nefis yemekler yaptı, Accor Otelleri Dünya Ticaret Başkanı Yiğit Sezgin de her konukla tek tek ilgilendi.
Davetliler arasında kimler mi vardı? Gördüklerimi hemen sayayım:
Zai’deki sergisiyle konuşulan Ahmet Güneştekin, AHK’nin sahibi Haldun Kilit, Ece Şirin ve Cemil Dinçmen çifti, Banu Yentur, Levent Özçelik, Emre-Gizem Karayel çifti...
Paylaş