Paylaş
Kim onlar? Bennu Gerede, Nihat Odabaşı, Sıtkı Kösemen, Tamer Yılmaz ve Sedef Delen.
Ve bu fotoğrafları hem mini bir kitap yaparak hem de sergisini açarak Akaretler’deki Der Die Das’ta kutladılar.
Fotoğraflara bakarken bir tanesi özellikle dikkatimi çekti: Bennu’nun bir adamın elinde “kurban” gibi gözüktüğü o acayip kare.
Adamın kim olduğu belli değil, yüzü yok. Bennu da sanki az sonra cinayete kurban gidecekmiş ya da Mor Çatı’ya sığınmak zorunda kalacakmış gibi fotoğrafta.
Sonradan Tamer Yılmaz söyledi, meğer fotoğrafta yüzü gözükmeyen adam Nihat Odabaşı’ymış.
Bu kare dışında fotoğrafçıların birbirlerini çektikleri sergide ilginç başka bir şey yok. Kendi aralarında çok eğlenmişler, orası ayrı. Ama ben daha kışkırtıcı pozlar beklerdim. Mesela fiziksel olarak Terry Richardson’a benzettiğim Tamer Yılmaz’dan... Tıpkı Richardson gibi deli pozlar verebilirdi Tamer.
Bu arada Tamer pek yakında bir blog açacak. Bol fotoğraflı bir blog.
Ona bir proje önerdim; “her gün bir ünlünün vücudunun bir parçasını çekme” projesi. Hoşuna gitti. Yaparsa eğer, çok eğlenceli ve seksi bir işe imza atacağı kesin...
Başkan doğru olanı yaptı
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan muhafazakar gazetelerin hedefindeki “Yala ama Yutma” oyununun sergileneceği Kumbara50 tiyatrosunu mühürlemişti. “Yangın merdiveni yok” gerekçesiyle...
Böyle durumlarda herkes bilir ki, yangın merdiveni hikayedir, amaç başkadır.
Amaç, tepkileri dindirmek için oyunu durdurmak, yani sansürlemektir.
Gerçekten yangın merdiveni olmasa bile mühürleme işinin tam da bu zamanda yapılması hayra alamet değildir yani.
Neyse ki Başkan hatasını anladı ve onun talimatıyla tiyatronun mührü söküldü.
şimdi merakla bekliyoruz “Yala ama Yutma” oyununu.
Sakın, “aman provokasyon olur, olay çıkar, gitmeyelim” düşüncesine kapılmayın.
Bu düşüncenin de tiyatro mühürlemekten pek bir farkı yok çünkü...
Kahreden soru: Sevgililer Günü’nde ne yapmalı
“Evde oturun sevişin!” diye yazsam mühür yer miyim, bilmiyorum.
Ama illa dışarı çıkacaksınız, hele hele Sevgililer Günü’nü çoğu çifte kumrular gibi cumartesi gecesinden kutlayacaksanız, üç adet birbirinden farklı canlı performans önerisi yapabilirim tabii. Buyrun:
? W Lounge’da yarın gece geç saatlerde Yalın çıkıyor sahneye. Aşk şarkıları söyleyecekmiş. Yalın’ın baladları sevgilisi olan/olmayan herkese iyi gelebilir.
? Biraz daha sert takılmak isteyen Hayal Bistro’ya gitmeli yarın gece.
Ünlü oyuncu Timuçin Esen, grubu Karsamba’yla sahne alıyor. Vokaldeki Esen, R&B ve rock cover’ları söylüyor.
? Ve Ajda... Cumartesi gecesi SuAda’da sahne alıyor Ajda. 22.30’da...
“Ben pazar günü kutlarım paşa paşa” diyorsanız Sevgililer Milli Spor Bayramı’nı, o zaman sizi Kenan Doğulu’ya alalım.
Kendisi pazar akşamı Maslak’taki Refresh The Venue’de saat 22.00’de sahne alacakmış. Kenan adamı hem eğlendirir hem hüzünlendirir, benden söylemesi...
Bumerang
Hakikaten gazeteciden dost olmuyor mu? Öyle yazmışsın ya Ayşe, Posta yazarıyla yaşadığın “kazık” mevzuuyla ilgili.
Bunun örneğini yakın zamanda seninle biz de yaşadık.
Başıma gelen şiddet olayıyla ilgili aradın beni.
Olayın birkaç gün sonrasında. “Neler oldu?” diyerek. Ben de anlattım. Böyle oldu, şöyle oldu diye... Zaten otomatiğe bağlamışım, kötü hissediyorum, ne dediğimi hem biliyorum hem de çok bilmiyorum.
“Sen bu konuştuklarımızı köşene röportaj gibi filan yazmıycan di mi?” dedim. Çok iyi hatırlıyorum. Çünkü ben gazeteci Ayşe’ye değil; dost Ayşe’ye, gecelerde karşılaştığım, şakalaştığım Ayşe’ye dökülmüşüm.
Hayır, dedin. Sadece olayla ilgili yorum yazacağını söyledin.
Ertesi gün bir baktım. Meğer ben mini bir röportaj vermişim!
O an çok kızdım. Hem de çok. Hatta sana telefon açtım, biliyorsun.
Ama geçti gitti. Olan oldu. Kalan sağlar, geriye kalan neşe(miz) bizim.
O yüzden şimdi bu kadar kızma Ayşe, boşver.
Gül-geç. Geç-gül. Ben öyle yaptım.
Paylaş