Paylaş
Mekan Sortie, sahnede Cenk Eren... Ön masada oturan kadınlar grubunda bir hareketlenme seziliyor.
Çok geçmeden anlıyoruz ki, bu kadınlar birbirlerine kına yakıyor! Herkesin ortasında butik bir kına gecesi gerçekleşiyor yani.
Daha sonra kınalı gelin masanın üzerine çıkıp dans ediyor.
Cenk Eren’e de veriyorlar bir parça kına. O da kına yakıyor.
Aslında herkesi yakan kişi belli: Demet Akalın.
Yaptığı kına gecesi kadınları derinden etkiledi.
Eskiden sadece “bekarlığa veda” ederlerdi: Kafalarına ucuz birer gelinlik tacı kondurup zıp zıp zıplarlardı.
Şimdi kına yakıyorlar uluorta.
* “NAPTI RADYO SANA?”
Herkesin taksi şoförleriyle yaşadığı çok acayip bir diyaloğu muhakkak vardır. Ama cumartesi gecesi yaşadığım şu diyalog beni benden aldı, dumur zindanlarına hapsetti.
Olay şu: Radyodan son ses maç yorumu dinliyordu taksi şoförü.
Haliyle ben de dinlemek zorunda kalıyordum.
“Biraz kısar mısınız?” dedim adama.
Duyduğum psikopat yanıt aforizmalık türdendi:
“Neden? Naptı radyo sana?”
* HANDE YENER’İN ASEKSÜELLERİ
Cuma gecesi... Galatasaray’daki Bronx’un kapısında 50 lira verip mekana giriyorum. İçeride Hande Yener konseri var.
Kalabalık “her kesimden” diye tabir edilen türden.
Az sonra Hande Yener de kalabalığa dair kayıtlara geçilesi ilginç bilgiler veriyor: “Futbol dünyası burada, öğretmenlerimiz var... Aseksüeller de var.”
Aseksüeller kimdi bilemiyorum ama yanı başımda duran iki orta yaşlı adam yanlışlıkla mekana girmişti ondan eminim.
Hande Yener “Atma” diye hop hop hoplarken, iki kafadar sanki mahalle arası birahanesindeymiş gibi beyaz leblebi eşliğinde bira tokuşturup hicranlı zamanlara ışınlanmış haldelerdi...
* BOWLING EŞLİĞİNDE PARTİLEMEK?
İstiklal üzerindeki Fitaş Sinemaları’nın beşinci katında Bowl Room diye şaşırtıcı bir yer açılmış.
Şaşırtıcı, çünkü burası aslında bowling ve bilardo oynanan bir yer. Ama yüksek volümlü DJ müziği, loş kulüp ışığı ve hayli geniş/şık bir bar eşliğinde!
Üstelik gece 02.00’ye kadar açık mekan.
Yani hem dans etmek hem de arada bowling topu sallayıp stres atmak için iyi bir alternatif...
* ROSSOPOMODORO’DA FRU FRU HALLER
Napoli çıkışlı ünlü restoran zinciri Rossopomodoro epeydir İstanbul’da.
Ama beklenenin aksine ilk şubeyi Avrupa yakasında değil, Anadolu yakasında açtılar. Göztepe Parkı’nın tam karşısına.
Gidip görmek cumartesi günü nasip olabildi.
Arkadaşlarla parka bakan masalardan birine kurulduk ve Napoli usulü pizzalardan en çok ricotta peynirli ve prosciutto’lu Fru Fru’yu beğendik. (Fru, “Mutlu” demekmiş.)
İçine sosis karışmış olan pizza ise en vasat olanıydı.
Gel gör ki bizim vasat bulduğumuz en çok satılan pizzalardan biriymiş. Hatta normalde mönüde böyle bir pizzası yokmuş Rosso’cuların.
Ama Türk müşteriler sosis, sucuk karışmış pizzaları sevdiği için mönüye dahil edilmiş.
‘Davete gelemem, tarlada işim var!’
Bu cümleyi çok yakında daha sık duymaya başlayacağız.
Çünkü şehirli kariyer kadınları ve onların sosyeteye dahil olmuş bir kısmı organik tarım işine fena halde sarmış durumda.
Artık organik tarım ürünlerini pazardan almak ya da oradan buradan temin etmek bu kadınları kesmiyor!
Peki ne yapıyorlar?
Polonezköy ve civarında küçük araziler kiralıyorlar.
Ve bu arazilerde kendi meyve, sebzelerini yetiştirmeye başlıyorlar.
Kimisi tarlasının başına birini koyuyor ilgilensin diye.
Kimisi de bizzat ekme, sulama, büyütme işlemleriyle ilgileniyor.
Dahası, organik tarımla ilgili yurtdışına eğitim almaya giden bile var.
O kadar çok tarlası olan kadın duyuyorum ki, inanılmaz.
Hormonlu beslenmeye karşı gayet radikal ve gayet pahalı bir çıkış yolu bulunmuş yani, haberiniz olsun.
Paylaş