Mustang Oscar’ı alırsa ne hissederiz

Sonunda beklenen oldu.

Haberin Devamı

Türk yönetmen Deniz Gamze Ergüven’in yabancı dilde en iyi film Oscar aday adayı olan Mustang’i artık adaylar arasında.
Ve görünen o ki, Türkçe çekilmiş Mustang Oscar’ı da alacak.
Peki o zaman biz ne hissederiz acaba?
Muhtemelen bu konuda da ikiye bölüneceğiz.
Bir kısmımız çok sevinecek, alkışlayacak.
Bir kısmımız oralı olmayacak, hatta son dönemde ‘trend’ olduğu üzere filmi ‘vatan haini’ ilan edecek.
Çünkü film bu topraklardaki iki ‘kara kutu’yu, yani ensesti ve küçücük kızların zorla evlendirilmesini anlatıyor.

Mustang Oscar’ı alırsa ne hissederiz

Oyuncuları da birbirinden şahane beş Türk kızı.
Filmin en az konusu kadar elalemi ikiye bölecek yanı ise Mustang’in Fransa adına yarışması.
Yönetmen Ergüven eylül ayında Hürriyet’e verdiği röportajda, filminin Oscar aday adaylığı için önce Türkiye’ye başvurduğunu, ama red yanıtı gelince Fransa’nın filmini seçtiğini söylemişti.
Yani kuru milliyetçilik yapıp bu konuda yönetmen Ergüven’e yüklenmek hata olur.
Bir de şu mesele dilimize düşecektir:
“Ama Mustang Türkiye’yi kötü gösteriyor.”
Malum, bir filmin Türkiye’yi olduğu gibi göstermesi konusunda ekstra kılız!
Misal: Daniel Craig’li Bond filmi Skyfall’un İstanbul sahnelerine bile, “Ay bizi çok geri bir memleket olarak göstermişler, nerede Lucca’lı modern İstanbul?” diyerek veryansın edilmişti.
Biz şunu hâlâ anlayamadık aslında.
Film dediğin sırf bir şehri, ülkeyi yüceltmek için
çekilmez ki...
Kaldı ki Ergüven’in anlattıkları gerçek, hâlâ yaşanıyor.
Yönetmeni bir tek olayları aktarma biçimiyle eleştirebiliriz. Gerisi boş.
Neyse, ben heyecanla Mustang’in 28 Şubat’taki zaferine odaklanmış durumdayım.
Ve söyleyeyim, Oscar’ı alırsa alkışlayan tarafta olacağım.

Haberin Devamı

‘Taş’ı sevdim

Soner Sarıkabadayı nev-i şahsına münhasır bir adam.
Pek ortalarda görünmüyor, bildiği yolda ilerliyor. Arada bir single çıkarıyor.
Dahası şarkıları söylerken ilginç bir nefes sesi var.
Özellikle sonu -e ile biten kelimeleri söylerken o nefes zirve yapıyor, dikkat edin. Misal: Unuttun mu Beni şarkısının nakaratı.
Şimdi yeni bir single çıkarmış, ismi Taş.
Son dönemin, o bir türlü vazgeçilemeyen cıstak cıstak alaturka düzenlemelerinden uzak (Erdem Kınay yapmış) bu şarkıyı çok sevdim.
Keza klibi de... Zaman zaman Seal’ın o meşhur Crazy’sini anımsatsa da...
Kaliteli Türkçe pop böyle olur, tebrikler!

Haberin Devamı

Mustang Oscar’ı alırsa ne hissederiz

Karaköy’e aniden Banksy düştü 

Evet, hafta içi Karaköy’e, her daim gizemini korumuş, ünlü protest grafiti sanatçısı Banksy’nin sergisi şaşaalı bir açılış davetiyle düştü.
Sergi, Global Yatırım Holding’in binasında, şirketin önemli maddi desteğiyle, Londra sokakları gibi düzenlenmiş fazlasıyla ‘havalı’ bir dekorun içinde açıldı. İlginç olan ise şuydu:
Bu sergiden Banksy’nin haberinin dahi olmaması!

Mustang Oscar’ı alırsa ne hissederiz


ONDAN İZİN ALMAK  ZORUNDA DEĞİLİM

Ayşegül Sönmez’in ilgiyle takip ettiğim sanatatak adlı sitesinde bu şaşırtıcı durum net bir şekilde açıklanıyor.
İstanbul’daki sergiyi kotaran kişi, yıllarca Banksy’nin yanında yer almış, hatta onun ‘doğal’ menajeri olmuş, ama şimdi onunla hiç görüşmeyen eski arkadaşı Steve Lazarides.
Sönmez’e söyle demiş Lazarides:
“Evet, tam 10 yıldır görüşmüyoruz. Bu sergiden haberi yok. İzin vermiş falan da değil. Ama ondan izin almak zorunda değilim. Bu sergiyi bir retrospektif olarak düşünebiliriz.”
Haliyle şunu diyebilirsiniz, “Korsan bir sergiyle mi karşı karşıyayız?”
Aslında o da değil.
Çünkü Lazarides sergideki eserleri, Banksy’yi yıllarca pazarladığı 20 koleksiyonerden toplamış.
Yani bunlar için Banksy’den kanuni olarak izin alma zorunluluğu yok.
Lazarides haklı mı haksız mı, ünlü ve zengin olmasına yol açtığı eski arkadaşından faydalanması ne kadar hoş ya da nahoş, sergi çıkışındaki Banksy print’leri basılmış hediyelikleri almak sanatçının yarattığı dünyaya ters mi değil mi... Tüm bunlar ayrı tartışma konusu.
Sergiye gelince...
Elbette Banksy’nin keskin mizahını, iç ferahlatan protest tavrını ve sisteme her daim muhalif nefis işlerini bir arada görmek güzel.
Ama gönül elbette Karaköy sokaklarına sürpriz bir şekilde kondurulmuş yeni bir Banksy işi de görmek isterdi.
O da başka bir bahara artık...

 

Yazarın Tüm Yazıları