Mustafa hakkında ’öteki’ şeyler

Gel de izleme! "Mustafa" belgeseli hakkında internette "Atatürk’ü sevenlerin bilinçlerini değiştirmek, Misak-ı Milli sınırlarından vazgeçtirmek görevi üstlenilmiş" mesajını içeren mail zincirleri dolaşıyor, bir yandan da Turkcell’in son dakikada belgesele sponsor olmaktan neden vazgeçtiği konuşuluyor.

"Mustafa" belgeseli sırf bu yüzden merak uyandırıyor.

Yoksa Can Dündar’ın romantik bir tonda seslendirdiği, aynı tonda ilerleyen metinler döşendiği belgesellerine zamanında doymuştum. "Mustafa"ya gitmeyi bile düşünmüyordum. Hatta sinemada fragmanını ilk izlediğimde, "Çok klişe" demiştim içimden. Ama işte bu kadar tartışma insanın merakını gıdıklıyor.

Gittim, gördüm ve işte naçizane notlarım.

İMAJ VE PAZARLAMA

n Bu belgesel sayesinde diğer meziyetlerinin yanı sıra Atatürk’ün aslında ne kadar zekice imaj ve pazarlama çalışmaları yaptığının farkına varıyorsunuz.

Örnek bol... Sofya’da düzenlenen baloya, "Hálá Osmanlı’nın boyunduruğu altındasınız" mesajını vermek için yeniçeri kıyafetiyle gitmesi, kendisine "dinsiz" diyenleri susturmak için Meclis’i 22 nisan perşembe değil 23 nisan cuma günü açtırması, 1923’ten altı yıl sonra bir güzellik yarışması düzenlenmesine önayak olması ve "başı açık Türk kadını" imajını dünyaya ilan etmesi...

En çok tartışılacak olanı da, Mussolini’nin heykeltıraşını getirtip kendi heykellerini yaptırması. Bu heykelleri her yere koydurması.

Bu sayede, halka otoriterliğini hissettirerek yapacağı devrimleri daha hızlı gerçekleştirebilmesi...

HALKI AŞAĞILIYOR MU

n Başka tartışmalı bir bölüm, Atatürk’ün sosyal hayat üzerine söyledikleri. Günlüklerinde, "Bu halkın sosyal hayatını bir darbeyle değiştireceğim" deyip ilerde bunu çok süratle yapıyor. Hatta, "Ben onların seviyesine ineceğime onlar benim seviyeme çıksın" diyor. Burada halkı aşağılıyor mu Atatürk? Çünkü mail zincirlerinde herkesin takıldığı nokta bu.

Nereden baktığınıza bağlı. Bence aşağılamıyor.

Sonuçta onun kafasında bir model varmış. Batılı, modern bir model. Bu modeli hızla uygulamaya geçirmek istemiş. Modeli beğenir ya da beğenmezsiniz. Bir tek, bu "modeli uygulama hızı" eleştirilebilir.

Nitekim o hızın sancısını hálá yaşamıyor muyuz? Dışımız/görüntümüz/imajımız modern çoğu zaman, ama ya beynimiz?

CAN DÜNDAR, FİKRİYE’Cİ

n Atatürk’ün özel hayatı bölümleri yeni bir şey içermiyor.

Fikriye-Latife çatışması, çok içmesi filan... Burada tek dikkatimi çeken, dönem gazetelerinden Vatan’ın, Latife Hanım Atatürk’ün evine geldikten sonra Fikriye Hanım’ın yaptığı ziyareti yazması.

O dönemde de magazin var, her daim olduğu gibi! Ve belgelselden bir kez daha anlıyoruz ki, Can Dündar, Fikriye’ci.

PEKİ SONUÇ NE

n Sonuç? Belgeseli beğenmeyenlerin tabiriyle "yeni Can Dündar" kendisinden beklenmeyen bir iş yapmış. Atatürk hakkındaki "öteki" şeyler"i de belgesele ustaca eklemiş.

Bunlara bakıp da, "Bak Atatürk böyleymiş, hadi Misak-ı Milli sınırlarımızdan vazgeçelim" diyen olacağını zannetmiyorum.

Kimse aptal değil. Gaza gelmek yerine düşünmek en iyisi. Becerebilirsek tabii... Bakınız, bu konuda Atatürk’ün bir Anadolu gezisi sonrası hissettiği karamsarlıktayım (Not: O gezi sonrası özetle, "Halk her şeyi benden bekliyor" deyip yorgun düşmüş Atatürk).

OKUR ATLASI

Düşüncem etik değil, ama...

"Merhabalar Onur Abi. Benim bir sorunum var. Sorunun adı AŞK.

Bir üniversitede okuyorum ve aynı sınıfta olduğum kıza aşık oldum. Kızla muhabbetimiz iyi. Fakat benden önce biri davrandı ve şu an o kız başka bir erkekle beraber. Adım gibi bildiğim birşey var. O da kızın bana karşı gerçekten bir şeyler hissettiği...

Ne yapıp edip o kızla beraber olmam lazım. Düşüncem etik değil, kabul ediyorum. İkisine de hissettirmeden onları ayırmanın bir yolu var mı?" (Caner)

n Çocuğum! (Sen bana "abi" dersen ben de böyle hitab ederim!)

İlk kez böyle bir mail alıyorum ve şaşkınım. Uzaktan Güzin Abi gibi mi duruyorum? Tüm imaj çalışmalarım boşa mı gitti? Tek diyeceğim şudur: Atik davranıp kıza açılsaydın. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, sen şimdi telef olsan bile nafile. Biraz çık dışarı hava al, kendine gelirsin.
Yazarın Tüm Yazıları